29 Şubat 2016 Pazartesi

Demirtaş'a yanıt: Kürtler Malazgirt Savaşı'nda yoktu

Selahattin Demirtaş bugün "Kürtler olmasaydı Türkler Anadolu'ya giremezdi" buyurmuş...
Yavaş...
(Aslında başka şey derdim ama sosyal medyada küfüre karşıyım)
Neymiş, Alparslan'ın Malazgirt Savaşı'ndaki 40 bin kişiik ordusunun 10 bini Kürtmüş. Onlar olmasa Bizans'ı yenip Anadolu'ya giremezmişiz.
-----
Bu saçmasapan iddiaya tarihçi Ahsen Batur, Türk Solu'nda yanıt vermişti. (http://www.turksolu.com.tr/abatur434.html) Gökçe Fırat'ın "Türk Yurdu Anadolu" kitabında da gerekli yanıtları bulabilirsiniz. Ben kısaca özet geçeyim:
- Öncelikle Anadolu'daki Türk varlığı Malazgirt'ten öncesine de uzanır. Hakkari'de bulunan 4-5 bin yıllık balballar (Türk mezarları) bunun en çarpıcı kanıtıdır.
- Dönemin hiçbir tarih kitabında (Urfalı Mateos ve Bizanslı Psellos) Kürtlerin Malazgirt'teki varlığından bahsedilmez.
- Kürt asıllı tarihçi İbnü’l Azrak'ın Malazgirt'ten 80 yıl sonra yazdığı kitabında bile 10 bin kişilik Kürt yardımı yoktur.
- Alparslan'a "10 bin kişilik yardım" ilk olarak şu şekilde Sıbt ibnü’l Cevzî'nin kitabında gözükür: “Sultan Alp Arslan’ın yanında Kürtlerden ve diğer insanlardan oluşan 10 bin kadar kişi toplanmıştı.” Yani 10 bin kişilik bir yardım gelmiştir, ancak hepsi Kürt değildir. Üstelik bu 10 bin kişinin savaşçı olup olmadığı bile metinde belirsizdir!
- O dönem savaşları "izleyen" kesimler de olurmuş. Doğru tahmin ettiniz: Savaş meydanındaki ganimetlerden kalanları toplamak için. Bu 10 bin kişinin önemli bir kısmı belki de "ganimet toplamak" için sadece izliyordu!
- Ve son olarak, Selahattin'in "Kürt" dediği Mervanilerin Kürtlüğü de tartışmalıdır. Zaten kökenleri 5. Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan'a dayanır! Ve Mervanilerin torunları bugün Ürdün ve Suudi Arabistan'da yaşamakta, kendilerine hiç de "Kürt" dememektedir!
-----
Ve son olarak bonus:
Bir Rus subayının Kürtlerin "güvenilmezliği" ve "kaypaklığı" konusunda 1850'lerde yaptığı bir yorum:
"Savaş esnasında Kürt süvarisi Türk kuvvetlerine çok az yarar sağlamıştır. Bu süvari kuvvetler genellikle Türk birliklerinin arkasında beklerlerdi. Neticede Türkler üstün geldikleri zaman birliklerimizi izleyerek Erivan vilayetine baskın düzenlerlerdi. İaşelere el koyarlardı. Fakat üstünlüğü elimize aldığımız zaman Kürtler aşağıda belirtildiği gibi bu sefer Türklere baskın yaparak iaşelerine el koyarlardı. (...) Çengel Savaşı’nda bütün İslam milisleri gibi bizim yanımızda savaşa katılan Kürtlerin hareketi çok fenaydı. Bunlar hücuma geçen piyade birliklerimizin sağ kolunun emniyetini sağlamakla görevlendirilmişti. Bu göreve atandıkları halde tehlike mıntıkasına girmeyip, arazi engebeli olduğu için fırsat kollayarak üstünlüğün hangi tarafta kalacağını bekliyorlardı..”
-----
Anlayacağınız, Kürtlerin Alparslan'a yardımı falan söz konusu değildir. Üstelik, madem 10 bin askerlik kuvvetin vardı, niye sen küçücük bir devlet bile kuramadın bin yıldır. smile ifade simgesi
Baksana, almışsın ABD'yi, Avrupa'yı, Rusya'yı arkana, 200 yıldır uğraşıyorlar, her yardımı yaptılar, hâlâ kuramadın. Kuramayacaksın da... KU-RA-MAZ-SIN!
Tarihi Türkler yazar. Sen anca mitinglerde çarpıtabilirsin...

24 Şubat 2016 Çarşamba

Vatan Partisi ve PYD Moskova'da buluştu!

Perinçek ihanetinin farklı bir boyutunu anlatacağım size.
Hatırlayacaksınız, PYD geçtiğimiz günlerde Moskova'da temsilcilik açmıştı. Yıllardır PKK'yı destekleyen Rusya'nın bu yeni manevrası bizi elbette şaşırtmadı. Tabii işin içinde Rusya olunca, insanın aklına ister istemez Perinçek geliyor. Malum, son dönemde en büyük Rusçu kendisi.
PYD heyeti 9 Şubat 2016'da Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nü (RISS) ziyaret etti. Enstitü, yarı-devlet teşekkülü. Ve onursal başkanı Putin. Peki, çok değil yaklaşık bir ay önce, 25 Aralık 2015'te aynı Enstitü'yü kim ziyaret etmişti dersiniz? Vatan Partisi heyeti!
Anlayacağınız PYD ve Vatan Partisi, RISS'i ardarda ziyaret ettiler. Perinçek'in çok sevdiği bir slogan vardır: "Atatürk'te birleştik." Hayır efendim. PYD ile Rus uşaklığında birleştiniz! 

1 Şubat 2016 Pazartesi

Uğur Mumcu'nun katilleri bugün aklanıyor!

Önce Muammer Aksoy. Ardından Bahriye Üçok. Sonra Uğur Mumcu ve en nihayet Ahmet Taner Kışlalı... Hepimizin bildiği gibi Şeriatçı terörün kurbanı oldu bu aydınlar.

Peki hangi örgütün?
Hepsinin faili aynıydı: Selam Tevhid örgütü...
İran Gizli Servisi'yle de bağlantılı bu gizli örgüt son derece güçlü ve tehlikeliydi.

Bugün yine Adliye'deyim. Bu sefer de Selam Tevhid'i soruşturdukları için tutuklanan polislerin yargılandığı davayı izlemek için...

Tabii dava bir Cemaat'i yargılama davasına dönüştürülmüş. Bir numaralı sanık Fethullah Gülen! AKP, sadece Selam Tevhid'i aklamakla yetinmek istememiş bütün Cemaat'in yargılandığı davaya dönüştürmüş. Aslında Atatürkçü aydınların katillerinin ortaya çıkarılmasını engellemek ve AKP'nin Selam Tevhid ile bağlantılarının deşifre olmasının önüne geçmek. Atatürkçü kesimlerin tepkisini dizginlemek için de sanki Cemaat yargılanıyormuş gibi bir algı oluşturuyorlar.

İşin daha da komiği Can Dündar ve Erdem Gül'ü de bu davanın sanığı yaptılar! MİT TIR'larıyla ilgili haber yapmakla Selam Tevhid'in ne alakası var diyeceksiniz, AKP Hukuku işte... Bu kadar "yaratıcı"dır.

Tabii Can Dündar'ları bu davaya eklemelerindeki amaç MİT TIR'ları üzerinden gizlilik kararı aldırmak. Böylece Mumcu'ların katillerini sessiz sedasız unutturacaklarını sanıyorlar.

Yanılıyorlar.

Buyurun yazdım işte... Unutturamazsınız... Gizleyemezsiniz...

24 Ocak'ta Mumcu'yu ananlar... Dün Muammer Aksoy'u unutmayanlar... Bugün de bu davanın takipçisi olun. Oyun büyük...