12 Eylül öncesi Perinçek’in sol düşmanlığı
12 Eylül'den hemen önce
Perinçek'in en büyük düşmanı diğer sol gruplardı.
Çok fazla bilinmez ama o
dönemi kısaca bir hatırlatayım:
1. Perinçek Kasım 1979'da
kurulan Demirel başbakanlığındaki AP azınlık hükümetini "anarşiye
karşı" destekledi.
2. 1979 başlarında ilan
edilen Sıkıyönetim’in en büyük destekçisi Perinçek’ti.
3. İzmir'deki TARİŞ
direnişine karşı çıktı. Aydınlık'ta günlerce direniş aleyhinde yayın yaptılar,
hatta İzmir'deki örgütlerini direnişi baltalamak için kullandılar!
4. Fatsa olaylarında, bütün
sol Evren komutasındaki Sıkıyönetim güçlerinin müdahalesini eleştirirken,
Perinçek Fatsa'daki solcu belediye başkanı aleyhinde yayınlar yapıyor,
"Fatsa'da anarşiye son verildi" başlıklarıyla çıkıyordu.
5. Aydınlık'ın ihbarcılığı
ünlüdür. Daha önce bunun onlarca örneğini vermiştim. Aydınlık gazetesi 1978-80
arası sol grupların sadece üye ve lider kadrolarını değil, sempatizanlarını
bile isim isim, krokilerle adreslerini göstererek afişe ediyor, hedef gösteriyordu.
Bunlar arasında lise öğrencileri, gariban bakkallar, kahvehaneler bile vardı...
12 Eylül’ün iki ay dokunmadığı Perinçek
Perinçek'in 12 Eyül
öncesinde izlediği bu çizginin kaçınılmaz sonucu 12 Eylül gerçekleştiğinde
"anarşiye karşı" savunmaktı. Nitekim öyle yaptılar. Darbe, hemen 12
Eylül'de Demirel-Ecevit dahil bütün siyasileri göz altına alır, bütün sol
gruplar sempatizanlarına kadar operasyonu uğrarken bir tek Perinçek'e
dokunulmadı. Perinçek 2 ay, Kasım 1980'e kadar rahat rahat evinde yaşadı!!!
Perinçek’in 12 Eylül yanlısı dergisi: Ufuklar
Perinçek, Kasım 1980'de
tutuklandı, ama 12 Eylül'e direnmek gibi bir yönelime yine girmedi. Hatta
Aralık 1980'de Ufuklar isminde bir dergi çıkarıp 12 Eylül'ü savunan yayınlar
yaptılar. Şu paragraf o derginin ilk sayısındandır:
“12 Eylül’den sonra
yaşadığımız olaylar, yapılan operasyonların sonucu, (...) kargaşalığı
artırmak, halkı birbirine düşürmek ve bunun üzerine inşa edilecek bir darbe ile
(...) ve Sovyet tanklarının yardımıyla iktidara gelme planları yapanlar suçüstü
yakalanmışlardır.” (Ufuklar, 22 Aralık 1980, sayı 1)
Daha ilk sayıdan 12 Eylül'ü
"katilleri yakaladığı, anarşiye son verdiği" için destekleyen
Ufuklar, 11. sayısında da (Mart 1981) Evren'i kapak yapmış ve şu sözlerini
manşete çıkarmıştır: "Özgür ve Demokratik Avrupa'nın Ayrılmaz Bir
Parçasıyız".
Sadece Kenan Evren değil,
cuntanın diğer önemli isimleri de Ufuklar'da kapak yapılıp onore ediliyordu:
Mesela dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Sedat Güneral ve NATO da o dönem
kapağa çıkarılıp övülüyordu...
Hapishanede gardiyanlarla ping pong oynayan Perinçek
Ufuklar'da yaptığı cunta
yağcılığının ödülünü kısa sürede aldı Perinçek. Önce Mamak işkencehanesinden
çıkarıldı, Dil Okulu'na sevk edildi. Dil Okulu, Türkeş, Ecevit gibi siyasi
partilerinin yattığı nispeten "daha rahat" bir hapishaneydi. O kadar
ki o dönem Perinçek ile birlikte Dil Okulu'nda yatan Oral Çalışlar hapishane günlerini
şöyle anlatacaktır:
“Mehmet Badur, idareye
başvurarak bir ping pong masası alabileceğini söyledi. Tutukevi Amiri Binbaşı
öneriyi kabul etti. Oldukça güzel sayılabilecek bir masa ve dört raket Badur’un
kardeşlerince birkaç gün sonra getirildi. Ping pong masasının alınması en çok
TİKP’lileri sevindirdi. Onlar, spor yapmaya ilgi duyuyorlardı ve yaşlarının
daha genç olması, oynama eğilimlerini artırıyordu. Bülent Ecevit, hastaneden
dönünce, Doğu Perinçek, MHP’lilerden
Yaşar Okuyan, Sadi Somuncuoğlu, zaman zaman Necati Gültekin, Mehmet Badur,
TİKP’li Çalışlar, Çamkıran ve Bedri Gültekin tutukevinin ping pongçularıydılar.
Bülent Ecevit, akşamları idareden izin alarak yukarıya çıkıyor ve ping pong
turnu- valarına katılıyordu. Coca Cola’sına, meyve suyuna çiftler halinde
maçlar yapılıyordu. En oyuna yatkın olmayan Yaşar Okuyan’dı. Ecevit yaşına göre
fena değilse de, daha önce pek oynamadığı belliydi. TİKP’lilerin tümü,
Somuncuoğlu, Badur ve Bayram Başçavuş iyi sayılırlardı.” (Oral Çalışlar,
Liderler Hapishanesi, Kaynak Yayınları, 1986, s. 116-117)
Senenin 1982 olduğunun
altını çizmeliyim. Bütün sol 12 hapishanelerinde işkence altında inim inim
inlerken Perinçek gardiyanlarla güle oynaya ping pong turnuvaları düzenlemekte,
Türkeş başta MHP’lilerle gayet iyi geçinmektedir...
Çalışlar’ın Dil Okulu’ndaki
günlerini anlatan kitabını Perinçek’in Kaynak Yayınları’nın bastığını da
hatırlatalım. Yani, Perinçek bu durumdan rahatsız ya da pişman değildir.
Tutukevi amiri binbaşıdan doğum gününde çiçek alan
Perinçek
Dil Okulu’ndaki askeri
idarenin Perinçek ve diğer tutuklulara nasıl iyi davrandığını da anlatır
Çalışlar:
“1982 Nisan ayının son
günlerinde tutukevi amiri değişti. Yüzbaşı Yılmaz Ergenekon’un yerine Tank
Binbaşı Ataser atandı. Yeni yönetici daha faal ve tutuklularla yakın ilişki
kurmaya önem veriyor. Geldiğinin ertesi günü bütün tutukluları salona topladı.
Topu topu 14 kişi, içlerinde Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Necati Gültekin,
Yaşar Okuyan, Sadi Somuncuoğlu, Oral Çalışlar’ın da bulunduğu grup binbaşıyı
bekliyorlar. Binbaşı Ataser ömrünün belki de en ilginç anılarından birini
yaşadığı için heyecanlı. Tutukluların isteklerini soruyor. Havalandırma ve
görüşün uzatılması talebini kabul ediyor. Yeni yöneticinin gelişiyle birlikte
tutuklular daha rahat hareket etmeye başladılar.” (s. 141)
Ancak Çalışlar’ın
anılarındaki bir kısım var ki, sonradan rahatsız olup kitaptan çıkarmışlar. Kitap
daha önce Milliyet’te yazı dizisi olarak çıkmıştı. Daha sonra sansürlenip kitaplaştırılan
metinde yer almayan bölüm şudur:
“Yeni tutukevi amiri, bütün
tutuklularla tek tek ilgilenir, ailelerle görüşür, doğum gününü bildiklerine
çiçek getirdiği bile olurdu.”
Acaba Perinçek de çiçek
almış mıdır tutukevi amiri binbaşıdan? Perinçek’in doğum günü 17 Haziran.
Binbaşı Nisan ayında göreve geldiğine göre gayet mümkün!
Perinçek 1982’de 10 aylığına niye serbest bırakıldı?
Bu 10 ay boyunca niye hiçbir faaliyette bulunmadı?
Perinçek “12 Eylül’de 4 yıl
tutuklu kaldım” diye anlatır ama bu 4 yıllık sürenin yaklaşık 10 aylık bir
bölümünde serbest bırakıldığından hiç bahsetmez. Şaşırtıcı değil mi? Ankara
Sıkıyönetim Komutanlığı’nın 4 Mayıs 1983 tarihinde verdiği “TİKP Davası
Gerekçeli Hüküm”de Doğu Perinçek’in tutukluluk halleri şu şekilde anlatılıyor:
“Tutuklama Tarihi: 17 Kasım
1980
Tahliye Tarihi: 12 Temmuz
1982
Yeniden Tutuklama: 4 Mayıs
1983”
Gerçekten de 13 Temmuz 1982
tarihli gazeteler bir bakın, Perinçek’in tahliye haberlerini göreceksiniz.
Mesela Milliyet şöyle bir haber yapmış:
|
13 Temmuz 1982 tarihli Milliyet |
“TİKP davasında tutuklu
sanık kalmadı - Ankara Sıkıyönetim 2 Numaralı Mahkemesi dünkü duruşmada Doğu
Perinçek, Oral Çalışlar ve Bedri Gültekin’i serbest bıraktı.” (Milliyet, 13
Temmuz 1982)
12 Temmuz 1982’den 4 Mayıs
1983’e kadar, yani 10 ay boyunca Perinçek hapis değildir. Hatırlatalım, bu
dönemde Türkiye bir referandum yaşadı ve 12 Eylül’ün hazırladığı 1982 Anayasası
7 Kasım 1982 oylandı. Perinçek dışarıda olduğu bu dönemde yeni anayasaya karşı
hiçbir faaliyette bulunmamıştır. Hatta bu kadar 12 Eylül yanlısı olduğuna göre “evet”
oyu bile vermiş olabilir!
Hatta bırakın referandum
için “hayır” propagandası yapmayı, Perinçek 12 Eylül’e karşı hiçbir faaliyete
girişmemiştir bu 10 aylık dönemde. Şimdilerde çok 12 Eylül karşıtlığı yapmasına
bakmayın, bu dönemde AKP bile 12 Eylül karşıtlığı yapıyor, kolay 12 Eylül
düşmanı olmak. 12 Eylül karşıtlığını esas yapabileceği ve yapması gereken
dönemde susmuştur Perinçek.
12 Eylül mahkemelerinde 12 Eylül’ü savunan Perinçek
Perinçek’in unutturmak, daha
doğrusu hiç hatırlatmamak istediği bir başka gerçek ise 12 Eylül mahkemelerinde
yaptığı savunmalardır. O dönem Perinçek’in partisinin ismi TİKP’ydi (Türkiye
İşçi Köylu Partisi). 12 Eylül mahkemelerinde yaptıkları savunmayı “TİKP İddianame
ve Sorgu” adıyla yayınlamışlardı. Bu kitap, 12 Eylül rejimini nasıl
savunduklarının mide bulandırıcı örnekleriyle doludur. Tahmin edileceği üzere,
Perinçek bu kitabın yeni baskısını hiç yapmadı. Hatta sahaflarda bulmak bile
zordur. Muhtemelen Aydınlıkçılar piyasadan kalksın diye topluyorlar kitabı! Ama
internette pdf olarak bulmak mümkün: http://tr.scribd.com/doc/TİKP-İddianame-ve-Sorgu#
Bu savunmadan çarpıcı
bölümleri aktarıyorum.
Perinçek’e göre yargılanması
12 Eylül’ün amacıyla çelişmektedir:
“Partimizi hedef almak 12
Eylül’de ilan edilen amaçlarla bağdaşmaz. TİKP gerek sağ ve gerekse sol kisveli
teröre karşı en kararlı mücadeleyi yürütmüştür. 12 Eylül Harekâtı yayınlandığı
ilk bildirile- rinde terör ve anarşiyi kaldırmayı birinci görev olarak
belirtmişti. Terör örgütleri yanında iç barışın en kararlı savunucusu olan
TİKP’nin de hedef alınması bu amaçla çelişmekte, teröre karşı mücadeleyi zayıflatmaktadır.”
Üstelik kendisi gibilerin
tutuklanması terör örgütlerinin işine gelecektir!
“Terörle mücadele eden
güçleri tutuklamak ve mahkum ettirmeye çalışmak, iç barış cephesini bölmekte, terör
örgütlerinin ve bölücülerin cephesini güçlendirmektedir.”
Perinçek, bununla da
yetinmez, bir adım daha atarak, serbest bırakılmaları durumunda “12 Eylül’ün
terörle mücadelesi”ne yardımlarının dokunabileceğini söyler:
“TİKP, Moskovalı
emperyalistlerin yıkıcılığına ve her iki terör odağına karşı önemli bir
ağırlıktır. Partimizin teröre karşı mücadelesinin belgelerini ekli olarak
sunuyoruz. (Dosya XVIII) TİKP, terör örgütlerinin faaliyetlerini ortaya
çıkarmış, kamuoyunu bu konuda aydınlatmıştır. Bugün iddianamelere geçen
gerçeklerin büyük bir bölümü, TİKP’nin daha önce açığa çıkardığı olgulardır.
Solda yabancı tehdide ve teröre karşı oluşmuş olan TİKP gibi bir ağırlığı
ortadan kaldırmaya çalışmak, acaba hangi sonuçları doğurur? Solun kökünü kazıma
anlayışıyla Türkiye toprağında yeşeren ve iç barıştan yana solu hedef almak, olsa
olsa Moskova’nın beşinci kolunu güçlendirir. Geride bıraktığımız dönemde herkes
gibi bizler de, çeşitli sınavlardan geçerek bugünlere geldik. Düşünce ve
önerilerimizin sağlamlaştırılmasına ve ülkemizin demokrasiye kavuşmasına hizmet
etmemiz mümkünken tutukevlerinde kapatılıyoruz.”
Görüldüğü üzere Perinçek, 12
Eylül mahkemelerinde 12 Eylül’ü eleştirmediği gibi, “beni serbest bırakın,
hizmet edeyim” demektedir!
Perinçek Aydınlar Dilekçesi’ni de imzalamadı
12 Eylül sonrasının en
önemli direniş örneklerinden biridir Aydınlar Dilekçesi olayı. Hatırlatalım,
Aziz Nesin önderliğinde pek çok aydın, sanatçı, sendikacı ve onurlu insan,
hapishanelerdeki baskı ve işkence iddialarını bir dilekçeyle Kenan Evren’e
sunmuştur. Dilekçede tam 1383 imza vardır. O dönemin baskı koşullarında
gerçekten de büyük bir cesaret gerektiren bir şeydir bu.
İlginç olan Aydınlar
Dilekçesi’nde Perinçek’in imzası yoktur. Denebilir ki, Mart 1984’te, yani dilekçe
imzalandığında Perinçek içerideydi. Doğrudur, içerideydi ancak pek çok
Aydınlıkçı dışarıdaydı. Onlar da imzalamamıştır!
O dönem, Saçak isminde bir
dergi çıkaran Aydınlıkçılar başlangıçta dilekçeyi imzalamadıkları gibi destekleyen
herhangi bir yayın da yapmamıştır. Hatta dilekçe nedeniyle yargılanan Aziz
Nesin’i savunan 158 kişilik avukat ordusunda bir tane ile Aydınlıkçı yoktur!
İlginçtir, Aydınlar
Dilekçesi Davası kitabında “imzaları notere yetiştirilememiş” 124 kişilik bir
liste yer alır. Bu listenin neredeyse yarısı Aydınlıkçıdır! Anlayacağınız, Aydınlıkçılar
başlangıçta ya korkudan ya da 12 Eylül’e başlangıçta verdikleri desteğin
etkisiyle dilekçeyi imzalamaktan imtina etmiş, ancak çığ gibi büyüyen desteği
görünce fikirlerini değiştirmiştir. Ancak çok geçtir ve “imzaları notere
yetiştirilememiş”tir!
Perinçek’in 12 Eylül desteğinin sayısız örneği
- Perinçek’in partisinin
yöneticilerinden Mustafa Kemal Çamkıran, 12 Eylül olduğunda Almanya’daydı.
Hakkında arama kararı çıkınca Almanya’da “12 Eylül rejiminin işkence yaptığı
iddialarının gerçek olmadığı kanıtlamak için” teslim olduğunu açıkladığı bir
basın toplantısı düzenledi ve Türkiye’ye gelip teslim oldu.
- Perinçek ve diğer
Aydınlıkçılar 12 Eylül mahkemelerine “Devlete yardım ettiğimiz için Kenan Evren
bize teşekkür etmişti. Lehimizde tanıklık etsin.” başvurusunda bulundular.
- Perinçek’in o dönemki sağ
kolu Oral Çalışlar Kenan Evren’e bir mektup yazarak şöyle dedi: “Aydınlık,
yaptığı birçok yayınla Sıkıyönetim Komutanlıklarının, terör ve zorbalık
odaklarına karşı başarı kazanmasına yardımcı olmuştur. Bundan sonra da 12
Eylül’e basın alanında destek olmak için hayatını dahi seve seve feda etmeye
hazırdır.”
- Perinçek’in dergisinde 12
Eylül rejimi şu başlıklarla savunuldu: “12 Eylül’ün dış politikası olumludur.
Türkiye Ortadoğu’da Amerikan jandarması değil.”
- Aydınlıkçılar hemen darbe
sonrası yaptıkları açıklamalarda şöyle dediler: “12 Eylül darbesine Amerikancı
denemez”
- Aydınlıkçılar 12 Eylül’ün “faşist”
olduğu değerlendirmelerine şöyle karşı çıktılar: “12 Eylül darbesi faşist
değildir. Darbeyi olumlu görüyoruz, başarı kazanmasını istiyoruz.”
- Aydınlıkçılar 12 Eylül döneminde
sadece darbeyi değil, darbeye ABD desteğini de savundular. Hatta ABD’nin Türkiye’ye
askeri yardımlarını artırması çağrısında bulundular: “ABD’nin Türkiye’ye 4
milyar dolarlık askeri yardımı az. 15 milyar dolar olsun.”