29 Mayıs 2015 Cuma

HDP'nin parti olarak seçime girmesi bir tek AKP'ye yarıyor!!!



Hâlâ anlamıyor musunuz?
HDP'nin parti olarak seçime girmesi bir tek AKP'ye yarıyor:

1. HDP barajı geçemezse milletvekillerine konacak
2. CHP, "HDP barajı geçsin" yaygarasıyla 2-3 puan oy ve en az 10 mv kaybedecek.
3. HDP barajı geçerse de HDP'nin 50-60 milletvekiliyle birlikte başkanlık sistemine geçecek.

Yani BÜTÜN seçeneklerde kazanan AKP oluyor.

HDP için ise:
1. Barajı geçerse zaten 60 mv kazanacak. Türk toplumu nezdinde yarattığı meşruluk da cabası.
2. Barajı geçemezse "bu seçim sistemi Kürtleri engelliyor" deyip "Sürgünde Kürt Parlamentosu" kuracak, AB ve ABD'den destek alıp özerklik planını devreye sokacak.
3. Yıkılmakta olan AKP'ye verdiği bu destekle Kürt Açılımını sürdürecek yegane parti AKP'nin de iktidarda kalmasını sağlamış olacak.

Ancak bütün bu senaryoları bozmanın basit bir yolu var. CHP oylarına sahip çikır, HDP'ye hiç oy kaymamasını sağlarsa ve MHP'yle birlikte %49'a ulaşırsa, işte o zaman bir CHP-MHP koalisyonu ihtimali doğuyor. Tabii bunun da tek şartı HDP'nin barajı GEÇMEMESİ...

CHP'li seçmen bu yazdıklarımı düşünüp ona göre oyunu kullansın.

Bana kimse gelip de "AKP şunu alır HDP baraj altı kalırsa AKP tek başına iktidar oluyor" demesin. Ya AKP dediğinizden az alır ve CHP-MHP'nin koalisyon yapma imkanı doğarsa? O zaman AKP'yi engelleyelim diye HDP'ye atılan oylar aslında CHP iktidarını engellemiş olacak...

Yine, Yeni, Yeniden HDP ve Baraj Meselesi

Herkeste, özellikle CHP'lilerde bir kafa karışıklığı... HDP'nin barajı aşması hayırlı mı değil mi? Herkes bu soruya yanıt arıyor.

Geçenlerde bir senaryo ortaya koymuş HDP’nin barajı aşmasının AKP'yi değil CHP-MHP koalisyonunu engellediğini belirtmiştim. O senaryoya pek çok eleştiri ve yanıt geldi. Ortaya koyduğum rakamlar da sosyal medyada çok yayıldı ve tartışıldı. Anlaşılan hesaplamayı biraz açıklamam ve bu eleştirilere birtakım yanıtlar vermem gerekiyor:

1.
Ortaya koyduğum senaryoya gelen en büyük eleştiri AKP'nin %38'e kadar düşmeyeceği idi. Bunu elbette bilemeyiz. Çünkü seçim sonuçlarını oylarımız değil AKP'nin yaptığı hilenin boyutu belirliyor. Fuat Avni de twitter'da AKP'nin gerçek oyunun %38 olduğunu ama 3.5 milyon yani %7 oy çalmak için planlar yaptığını yazdı.

Maalesef Türkiye'de hiç kimse, AKP'nin seçim hilelerini ayarlayan merkezi bile, AKP'nin kaç oy alacağını tahmin veya tayin edemez. Çünkü her şey oy hırsızlığının önlenip önlenmdiğine bağlı. Allah’tan CHP ve MHP artık uyanık. Hile girişimlerinin bir kısmını engelleyeceklerdir. Keşke tümü engellense de AKP'den kurtulsak.

Sonuç olarak AKP %38 oy alabilir dediğimde, kesinlikle sonuç budur demiyorum. Diyemem zaten. Ama AKP o rakamlara kadar düşerse yaşanacakları ortaya koyuyorum. Belki de AKP %30’a kadar gerilemiştir ama 8 puan kadar hile yapmayı başarıp %38’e anca çıkabilecektir. Kim bilebilir? Seçim güvenliğinin bu kadar tartışmalı olduğu bir ülkede kimse kesin tahminlerde bulunamaz zaten.

2.
Analizimde bugünlerde herkesin bir kutsal metin gibi tekrarladığı “HDP barajı geçerse AKP'nin aleyhine olur" tekerlemesinin her zaman doğru olmadığını ortaya koymaya çalıştım.

AKP gerçekten de %38'e inerse, sonuçlar verdiğim şekilde çıkacak ve CHP-MHP koalisyon yapabilecektir. Tek bir şartla: HDP barajı aşmazsa...

3.
Bence herkesin üstünden atladığı temel olgu, HDP'nin %9.9 oy aldığında gerçekleşecek tabloyla %10 alacağı zamankini karşılaştırmak. Bu doğru bir metod değil. HDP'nin gerçek oy oranı %7. Bu konuda herkes hemfikir. HDP’liler bile... Zaten bu yüzden HDP'nin de seçim stratejisi CHP’den emanet oy istemek üzerine kurulmuş durumda. Öyleyse karşılaştırmayı bu %3 emanet oy üzerinden yapmak gerekiyor.

Anlayacağınız, HDP oylarını 3 puan artırıp barajı geçtiğinde bu oylar havadan gelmeyecek. Bir partiden düşecek. Bu parti hangisi olabilir? MHP asla olamaz. Baraj altı partiler zaten kemik oylara sahip, değişmez. Ya CHP'den ya da AKP'den alacak.

4.
Kimileri HDP’nin AKP’den de oy alacağını öne sürerek hesaplamalarıma karşı çıktı. İlk bakışta doğru gibi gelebilir. Ancak seçim kampanyalarının estirdiği hava öyle olmayacağını gösteriyor.

AKP çok akıllı bir taktikle bütün seçim kampanyasını HDP karşıtlığı ve dindar söylemler üzerine inşa etti. Böylece hem kendi tabanından HDP'ye oy akışını engellemiş hem de, bence daha da önemlisi, AKP-HDP karşıtlığı sayesinde CHP tabanında HDP'ye karşı bir sempati yaratmış oluyor.

Ayrıca HDP'nin seçim söylemlerine bakın. Halihazırda AKP'ye oy veren “muhafazakar” Kürtleri değil de CHP'ye oy veren “laik” Türkleri, özellikle Alevileri hedef seçmiş. Kullandıkları laik ve muhalif söylem bunun bir göstergesi. AKP'ye oy veren "muhafazakar" Kürde oynasalar, ona uygun olarak daha etnik ve bölücü bir söylem kullanırlardı. Bunu yapmıyorlar.

5.
Öyleyse, HDP barajı aştığında sevinmek yerine, bunun ancak CHP'nin kaybedeceği %3 oyla gerçekleşeceğini görmek gerekiyor. Peki CHP'nin kaybettiği %3 oyun bedeli ne olabilir? Ben analizimde işte bunu tartıştım. Ve CHP'nin de 24 milletvekili yitireceğini iddia ettiğimde "matematik bilmemek"le bile suçlandım. Sanılıyor ki, HDP barajı geçince sadece AKP milletvekili kaybedecek.

Demek ki, bu konuyu açmam gerekiyor.

HDP barajı geçerse ağırlıklı olarak güneydoğuda milletvekili kazanacak. Bu herkesin malumu. CHP'nin o bölgede bir gücünün olmadığı da ortada. Bu yüzden HDP barajı aşamazsa milletvekillerinin tümünün AKP'ye geçeceği düşünülerek, AKP’nin havadan 50-60 milletvekili kazanacağını sanılıyor. Bu doğru, ama kısmen. Çünkü CHP, HDP’ye kayan %2-3 oy nedeniyle diğer illerde bir miktar milletvekili yitirecek ve bu tahminlerin üstünde. Ve AKP doğuda yitirdiklerini bu şekilde telafi edecek.

Üç örnek ilden bahsedeceğim. Hesaplamalar biraz karmaşık gelebilir ama “bu nasıl matematik” diye saldıranların anlayacağını varsayarak ayrıntılı bir şekilde ortaya koyacağım.

6.
Birincisi Rize. 2011'de AKP %69, CHP ise %17 almıştı. 3 milletvekili var ve 3'ünü de AKP kazanmıştı. AKP %60'a geriler, CHP oyunu 5-6 bin artırıp %20'yi geçerse, CHP 1 milletvekili kazanabilir.

Mümkün mü? Kesinlikle. AKP’deki erimeyi hesaba katarsanız, gayet mümkün. 2011’deki %50 oyu bu seçimde en az %42’ye ineceği düşünülen AKP Rize’de pekala %60’a kadar gerileyebilir. Ama Rize’de CHP'den HDP'ye emanet oy giderse, AKP %60'a inse bile o 3 milletvekilini korumuş olur.

Yani Rize gibi AKP'nin çok güçlü olduğu illerde CHP'den HDP'ye kayan %0,5 gibi küçük oran bile CHP'nin birer milletvekili azalmasına neden olur. Üstelik CHP’nin yitirdiği bu milletvekili AKP’ye gider.

İşte HDP'nin bir zararı bu.

AKP'NİN ÇOK GÜÇLÜ OLDUĞU AMA ERİMEYE BAŞLADIĞI İLLERDE CHP NORMALDE ALACAĞI YENİ BİR MİLLETVEKİLİNİ KAZANAMAMIŞ OLACAK! YA DA KILPAYI KAZANDIĞI BİR MİLLETVEKİLİNİ YİTİRECEK.

7.
Bir diğer örnek ise CHP'nin güçlü olduğu Tekirdağ. Burada CHP %45, AKP %36, MHP %14 almıştı. Toplam 6 milletvekili de 3-2-1 olarak dağılmıştı. CHP, AKP'nin 2 katından fazla oy alırsa, mesela CHP %50’yi geçip AKP %25'e inerse, o zaman milletvekili dağılımı 4-1-1 olur. Yani CHP 1 milletvekili artırır.

Mümkün mü? Yine evet. AKP’nin yaşayacağı erimeyi hesaba katın ve bu ilde 230 bin oyu olan CHP’nin bir 20 bin daha alabileceğini düşünün. Evet, mümkün. Ancak HDP barajı aşsın diye yitirdiği oylar yüzünden CHP oyunu %50'ye çıkaramazsa, o 4. milletvekilini alamamış olur... Yani CHP bu vekili yine AKP’ye kaptırır...

İşte HDP’nin bir diğer zararı.

CHP’NİN GÜÇLÜ OLDUĞU İLLERDE BİR MİLLETVEKİLİNİ AKP’YE KAPTIRMASINA NEDEN OLACAK!

8.
Bir de Büyükşehirlere bakalım. Mesela İzmir. 1. bölgede 13 milletvekili var ve 2011’de 6-6-1 olarak üç partiye dağılmıştı. CHP %43, AKP %37, MHP %11 almıştı. Bu bölgede CHP kılpayı 7-5-1’i kaçırmıştı. Yani AKP’ye bir vekil kaptırmıştı.

Bu seçimde CHP’nin bu farkı kapatacağı kesin. Hatta 8. vekili bile alabilir. Ama HDP barajı aşarsa, işte o zaman kaybeden CHP oluyor. 8-3-2 olacağı düşünülen tablo, 6-4-2-1 oluyor. Yani CHP bir vekilini HDP’ye birini ise AKP’ye kaptırıyor...

İşte HDP’nin bir üçüncü zararı.

BÜYÜKŞEHİRLERDE CHP MİLLETVEKİLLERİNİ SADECE HDP’YE DEĞİL AKP’YE DE KAPTIRACAK.

9.
Sonuç olarak kimi illerde HDP'ye kayan az miktardaki oy bile CHP'ye birer milletvekiline mal olabiliyor. Bunlar toplamda 24’e ulaşıyor. Üstelik CHP, bu milletvekillerinin önemli bir  kısmı olan 10 kadarını HDP'ye değil AKP'ye kaptırıyor! Yani AKP güneydoğuda yitireceği 40 küsür milletvekilinin bir kısmını batıda bu şekilde telafi ediyor!!!

10.
Toparlarsak, genel sonuç şu: HDP barajı aşarsa 58 milletvekili alıyor. Bunların da yaklaşık 44'ü AKP'den, 14'ü CHP'den geliyor. Ancak CHP yukarıda örneklerini verdiğim gibi, 10 milletvekilini AKP'ye yitireceği için net olarak AKP 34, CHP 24 milletvekili kaybediyor.

(Birazcık aritmetik bilen herkes HDP barajı aşarsa AKP'nin CHP’ye karşı NET kaybının sadece 34-24=10 milletvekili olduğunu görür!)

11.
Peki bir CHP’li açısından AKP 10 milletvekili zarar etsin diye HDP'ye 58 milletvekili hediye etmenin mantığı nedir?

İşte burada AKP ile HDP'nin aslında bir iktidar bloğu olduğunu hatırlamak gerekiyor. Yani AKP ile HDP farklı partiler olmakla birlikte aynı hedefler için birleşmiş siyasi hareketlerdir.

Öyleyse, kâr-zarar hesabını AKP ile HDP’nin toplamına bakarak yapmalı.

HDP’nin barajı aştığı senaryoya geri dönelim. AKP 34, CHP 24 milletvekili kaybetmişti. HDP’nin kazancı 58.

Bu hesapta AKP’nin CHP’ye karşı tek başına zararı 34-24=10’dur dediğimiz gibi. Ama AKP-HDP ortaklığı kârdadır. Çünkü CHP’nin yitirdiği 24 milletvekili sayesinde AKP-HDP ortaklığı 24 vekil kâra geçiyor. İşte bu, Tayyip’in Başkanlık sistemi için açığı kapatmasını sağlayabilir!

12.
Son olarak, HDP barajı geçerse AKP’ye muhalefet yapar mı?

HDP’nin şu son seçim sürecindeki politik manevralarını bir kenara bırakın. HDP ne zaman AKP’ye muhalefet etti ki Allah aşkına?

Ayrıca niye etsin ki? AKP, HDP’ye hayal bile edemeyeceği tavizler verdi. HDP elbette AKP iktidarını tercih edecektir. Kürt Açılımı’nı CHP ya da MHP’yle yürütebilir mi sanıyorsunuz? İmkansız...

Bu yüzden barajı aşarsa, HDP’nin AKP ile ortaklık kuracağına emin olabilirsiniz. Bu ortaklığın boyutu tamamen AKP’nin alacağı oya bağlı.

AKP’nin milletvekili sayısı 275’in altına düşerse HDP ya koalisyon kurar ya da Apo’nun affı gibi tavizler karşılığında azınlık hükümetine destek verir. O zaman AKP’yi engellemek için HDP’ye oy veren CHP’liler de dizlerini dövebilirler!

Eğer AKP %42’yi aşarsa (hileyle vs.), HDP %10’u geçse bile 280 kadar milletvekiliyle tek başına hükümet kurma imkanını yakalayabilir… İşte o zaman daha büyük bir kabusla karşı karşıya kalırız çünkü AKP-HDP ortaklığı, HDP’nin 50-60 milletvekiliyle 330’u bile geçer ve Tayyip istediği başkanlık sistemi için referanduma gidebilir... Yine HDP’yi destekleyecek CHP’liler için üzücü bir tablo.

Her ihtimalde görüldüğü gibi, HDP AKP’nin can simididir! Ben bütün bu ihtimallerin AKP ve HDP tarafından düşünülüp hesaplandığına ve o yüzden HDP’nin parti olarak seçime girdiğini düşünüyorum.

13.
O yüzden, yol yakınken, uyarımızı yapıyoruz. CHP’liler net olsun, kafaları rahat olsun. Kendi partinize oy verin.

HDP barajı aşsın diye dua etmek ya da oy vermek yerine CHP küskünlerini kazanmaya bakın. Mesela CHP’ye bir nedenle kızıp oy kullanmayacak olanlar… Ya da CHP’yi değil de DSP, Anadolu Partisi gibi küçük partileri tercih edenler...

CHP, son bir gayretle oylarını 1-2 puan daha artırabilirse, işte o zaman MHP ile koalisyon kurma şansına erişir. Tabii tek bir şartla, HDP barajı aşmazsa.

CHP-MHP toplamı %50’ye ulaşırsa, AKP kaç alırsa alsın 275’in altında kalır... Hatta kimi durumlarda %49 bile yetebilir...

14.
Sizce hangisi daha mantıklı? Ülkenin geleceğini PKK’ya teslim etmek mi? Yoksa kendi işimizi kendimiz görmek mi?

Yıllardır AKP’yle Kürt Açılımı için güle oynaya ittifak kuran HDP’ye seçimden sonra muhalefet yapması için güvenebilir misiniz?

17 Aralık’ta ve Gezi Direnişi sırasında yapmadıkları muhalefeti, AKP’ye destek olmaları halinde Apo’nun dışarı çıkmasını bile sağlayabilecekleri bir meclis tablosunda mı yapacaklar? Güldürmeyin beni...

15.
Peki HDP gerçekten de CHP’den %2 oy devşirir ama yine %9’la falan baraj altı kalırsa? İşte o zaman AKP hem CHP’den 14 vekil kazanmış, hem de HDP’nin güneydoğu vekillerini toplamış olur. Böylece tek başına iktidara gelir. Peki bu durumun sorumlusu kim olacak?

HDP’ye emanet oy vermeyen o ekstra %1 CHP’li mi, yoksa boşu boşuna HDP’ye geçici olarak oy atan %2 CHP’li mi? Bence yanıt çok açık.

Peki bu riske girmeye değer mi? Ya HDP barajı kılpayı aşamazsa? Ya da barajı aştığında AKP’yle ittifakına devam ederse? Hatta, AKP-HDP ortaklığı 330 milletvekilini geçerse?

Bu riskleri göze almaktansa CHP-MHP toplamının %49-50’yi bulması için uğraşmak bence çok daha akıllıca.

Bırakalım HDP’liler barajı aşmak için uğraşsın. Bu onların problemi. Biz kendi işimize, Tayyip faşizmini engellemeye bakalım...

Not: Tekrar edeyim, oy tahminlerin ve öngörülerim AKP’nin yaptığı hilenin boyutuna göre elbette doğru çıkmayabilir. İş sandıklara sahip çıkmamıza bağlı...

27 Mayıs 2015 Çarşamba

HDP'nin Parti Olarak Seçime Katılması AKP-HDP Anlaşmasının Sonucudur

HDP'nin ve AKP'nin seçim kampanyalarını izlediğiniz zaman AKP ile HDP arasında gizli bir anlaşma olduğunu görürsünüz.

Bu anlaşmanın ilk maddesi HDP'nin seçime ayrı parti olarak girmesi.

İkincisi ise HDP'nin AKP'ye oy veren Kürtleri değil, CHP'ye oy veren Türklerin oyunu almayı hedeflemesi.

Bunun AKP açısından olumlu sonuçları şunlar.

1. HDP, CHP seçmenini hedef alacağı için öncelikle CHP'nin oylarını düşürecek. Bu durum oyları hızla düşmekte olan AKP için tam bir can simididir. Yükselişteki anamuhalefet partisinden HDP'ye akacak %1-2 oyun CHP'ye maliyeti en az 24 milletvekili.

2. HDP'nin CHP seçmenini ikna etmek için verdiği "laik" mesajlar AKP'nin doğuda oy aldığı "muhafazakar" Kürt seçmeni kaybetmemesi için çok önemli. Dikkat edin AKP, çok yüksek tonda "muhafazakar" söylem kullanıyor, HDP'ye de din üzerinden saldırıyor. Bu aynı zamanda klasik "muhafazakar" AKP tabanını da ajite edecek ve harekete geçirecek bir strateji. Aynı zamanda AKP'nin büyük tehlike olarak gördüğü FP-BBP'ye (Milli İttifak) eski Milli Görüşçü seçmeninden oy kaymasını da engelleme amaçlı.

3. HDP'ye verilen rol sürekli AKP'yi eleştirerek "muhalif"i oynaması. Aslında hepimiz HDP'nin, özellikle Kürt Açılımı'nın başladığı şu son 4-5 yıldır, hiç de muhalefet yapmadığını biliyoruz. HDP'nin bir anda muhalefete geçmesinin bir nedeni tabii ki CHP'den oy alabilmek ve PKK yandaşı kimliğini saklayabilmek. Ama bir başka nedeni daha var. AKP de HDP'nin bu yüksek tondaki muhalif söylemlerini kendi tabanına ulaştırarak "HDP'nin AKP'ye karşı olduğu" propagandası yapabiliyor. Bunda da amaç özellikle Karadeniz ve İç Anadolu'da Kürt Açılımı'na ve AKP-HDP ittifakına tepkili "milliyetçi" seçmeni yitirmemek. AKP HDP'ye vurdukça, HDP meydanlarda 5-10 yıldır toplamda yapmadığı AKP karşıtı muhalefeti yaptıkça, PKK'yla masaya oturulmasına karşı çıkan seçmenin o tepkilerini yumuşatmayı hedefliyorlar.

Yani karşılıklı bir oyun var.

Ayrıca HDP'nin barajı aştığını düşünün. Ne olacak? HDP'nin barajı aşması durumunda imkansız hale gelen tek senaryo CHP-MHP koalisyonudur. Ya AKP tek başına iktidar, ya HDP azınlık hükümetini dışarıdan destekleyecek ya da AKP-HDP koalisyonu olacak. Oslo-İmralı sürecini 4-5 yıldır kardeş kardeş yürüten iki partinin seçimlerden sonra tekrar anlaşamayacağını mı sanıyorsunuz?

Ayrıca HDP ve Apo kaç kez Tayyip'in Başkanlığını destekleyeceklerini açıklamışlardı. Kürtlere özerklik, "Apo dahil genel af" gibi tavizler karşılığında HDP güle oynaya Tayyip'in Başkanlığını destekler.

O yüzden CHP'li seçmen uyanık olsun.

Oyuna gelmesin, oyuna sahip çıksın.

HDP'nin tek başına seçime girmesi AKP'nin CHP-MHP koalisyonunu engellemek için geliştirdiği bir "sigorta"dır...

26 Mayıs 2015 Salı

HDP’nin Barajı Aşmasının Engellediği Tek Şey CHP İktidarıdır

"HDP barajı aşamazsa AKP tek başına iktidar olacak" diye ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar.

Arkasında AKP'nin olduğu bir manipülasyon bu. Ve gerçek değil.

Öncelikle AKP'nin oyu %40'ların altına inmiş durumda.
İkincisi, HDP'nin gerçek oyu %7. Barajı geçmek için CHP'den %2-3 almak zorunda. Zaten bu yüzden HDP seçim kampanyasını CHP'den oy devşirmek üzerine kurdu.

HDP'liler uyanıklık edip %9.9 oy alsalar oluşacak tabloyla %10'u karşılaştırıyorlar. Halbuki doğru olan HDP'nin gerçek oyu olan %7 ile CHP'den %3 oy kazanarak alacağı %10'u karşılaştırmaktır.

Sandıklarda hilenin engellendiğini düşünür, AKP'nin kaybettiği oyların önemli bir kısmının MHP'ye gideceğini de hesaba katarsak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor.

AKP %38
CHP %31
MHP %19
HDP %7

Bu durumda milletvekili dağılımı ise şöyle oluşuyor:
AKP 269 mv
CHP+MHP= 172+109=281 mv
Sonuç ortada: AKP iktidarı yitiriyor!!!

Ancak...
"HDP barajı geçsin" propagandası etkili olur ve CHP'den %3'lük bir kesim HDP'ye oy verirse durum şöyle oluyor:
AKP %38
CHP %28
MHP %19
HDP %10

Milletvekili sayıları da şöyle değişiyor:
AKP 235 mv
CHP 148 mv
MHP 109 mv
HDP 58 mv

CHP'nin mv sayısı 24 azalıyor. CHP-MHP koalisyonu imkanı kalmıyor. AKP'nin başbakanlığında hükümetten başka seçenek çıkmıyor!!!

Nedense HDP barajı aşarsa AKP'nin mv sayısının azalacağı söyleniyor da CHP'nin de 24 tane yitireceğinden hiç bahsedilmiyor. AKP'deki düşüş ise 34 mv. HDP'nin şu anki mv sayısı da zaten 35. Yani HDP'nin barajı aşmasının AKP'ye hiçbir zararı dokunmuyor. HDP meclise girdi mi mv kaybedecek olan asıl CHP.

Üstelik CHP oylarındaki azalma yüzünden CHP-MHP koalisyonu seçeneği de devre dışı kalmış oluyor.

Unutmayın... AKP'nin tek başına iktidarı kadar korkunç bir senaryo HDP'nin %10'u aşarak meclise girmesidir. Bu Çözüm Süreci'nin aynen devam etmesi, PKK'nın daha da güçlenmesi ve hatta Apo'nun da serbest kalacağı bir af sürecinin başlaması anlamına gelir.

Ama bu sonucun bir boyutu daha var: AKP'yi engelleyeyim diye HDP'ye oy veren CHP'lilerin unutmasın ki AKP’ye son 4 yıldır hep destek olan HDP değil miydi? Bu ortaklık HDP meclise girerse aynen devam edecek.


CHP tabanı aklını başına toplamalı AKP-HDP ittifakının bu baraj manipülasyonuna kanmamalıdır.

"Doğu Perinçek'in 50 Yılı" kitabının sunuş yazısı

Bu kitabı neden hazırladığımızı açıklamadan önce nasıl hazırlandığının öyküsünü aktaralım. Kitabı incelediğinizde göreceksiniz, Perinçek ve Aydınlık hareketiyle ilgili sadece “birincil” kaynaklardan yararlanılmıştır. Yani kendi yayın organlarında yazılanlar, parti aç
ıklamaları ve tabii ki Perinçek’in kendi kitapları, söyleşileri.
Aydınlıkçıların yayınlamayı çok sevdiği, nereden geldiği ve gerçekte kime hizmet ettiği belli olmayan “istihbarat raporları” gibi güvenilir olmayan, doğruluğu şüpheli ve manüplasyona açık kaynaklar kitabımızda yok. Perinçek hakkında yazılanlara da çok itibar etmedik. Sonuçta bir dönem Perinçek’le birlikte hareket etmiş ancak sonradan ayrılmış pek çok ismin anıları yayınlandı. Doğruluğu ve nesnelliği elbette tartışılabilecek bu anılardan da aktarma yapmayı -mümkün olduğunca- tercih etmedik.
***
Peki neden böyle bir kitap hazırlamaya gerek duyduk? Pek çok okurumuz 25 yıldır seçimlerde Perinçek’in binde 2-3’ten yüksek oy alamayan “marjinal” bir siyasi lider olarak görebilir. Zaten öyledir de. Hatta çoğu insan için Perinçek’in kitabımızda da çok örneğini göreceğiniz o siyaset değişiklikleri ve ani keskin dönüşleri bir “komedi” unsurudur.
Fakat Doğu Perinçek’in ve Aydınlık hareketinin Türkiye’nin başına açtığı belalar bizce çok daha “ciddi”dir. Nedir o halde Perinçek’in misyonu?
Perinçek Türkiye’nin ilk legal sosyalist partisi TİP’i kapattırmıştır
1960’lı yıllara gidelim. Bir yandan Türkiye İşçi Partisi (TİP) 1965 seçimlerinde 15 milletvekiliyle TBMM’ye girmiş bir yandan da 1968’de gençlik hareketi Atatürk’ü ve milli değerlerimizi de sahiplenen bir çizgide kitleselleşmiştir. İşte tam bu dönemde Perinçek’in önce TİP ile gençlik hareketinin arasını bozan tartışmaları körüklediğini görüyoruz. İlk bölme hareketi budur Perinçek’in…
Bununla da kalmamış, TİP’ten koparttığı gençlik hareketini de bölmüştür. TİP’e muhalif gençlerin -ki 1968’in asıl liderleri Mahir’ler ve Deniz’ler de bunların içindedirçıkarttığı Aydınlık, Türk Solu gibi dergileri de 1970’e gelindiğinde parçalamayı başarmıştır. Provokasyonlarına TİP’te de devam etmiş ve TİP’in Ekim 1970 Kongresi’nde Aydınlıkçılar “Kürt halkının asimile edildiği”ne dair bir karar metnini kongrenin onayına sunmuştur. Genel Başkan Behice Boran ve dönemin TİP yönetiminin bütün karşı çıkışlarına rağmen bu Kürtçü bildiri Aydınlıkçıların diğer Kürtçü delegelerle işbirliği sonucu kongre tarafından kabul edilmiş ve TİP’in 12 Mart’tan sonra kapatılmasına neden olmuştur.
Kısacası, TİP’i kapattıran da Perinçek olmuştur. Bugün Türkiye’de sol neden bu kadar zayıf, CHP’nin daha solunda bir sosyalist parti neden yok diye eksikliğini çekiyoruz ya ülke olarak, işte bu nedenle… Perinçek TİP’i kapattırmasa, bugün Türkiye’de CHP dışında bir sosyalist parti, hem de güçlü bir sosyalist parti olacaktı.
Perinçek, Türk Sol hareketinin içine Kürtçülüğü sokmuştur
Türk Solu’nun en büyük handikabı, PKK ile arasındaki yakın bağlardır. Ve bu bağı kuran da, 40 yıllık hareketi ile Perinçek olmuştur. Aslında 1960’lı yıllarda Türk Solu, genel olarak milliyetçiydi. Atatürk’ün resimlerini taşırdı, Türk bayrağı tartışılmazdı bile. Yani sol demek, ekonomik bir programdı, işçilerin iktidarını hedeflemekti. Böyle olduğu için, yani Sol’un Türk devleti ile, Misak-ı Milli ile, Türk bayrağı ile, Atatürk ile, hiçbir sorunu olmadığı için de, Türkiye’nin en ücra köylerine kadar Sol girebilmişti. İşte Perinçek’in ikinci büyük zararı burada ortaya çıktı. 68’de, hiçbir sol lider ve grubun yapmadığını yaptı Perinçek. Atatürk’e faşist dedi.
Kürtlere bağımsızlık hakkı tanınsın dedi. Milliyetçiliğe saldırdı. Türk Ordusu’na düşmanlık ilan etti. 68’in çiçek çocukları, bir anda vatan-millet-bayrak düşmanı haline dönüştürüldü.
***
Ama Perinçek bu Kürtçülüğünü bu noktada da bırakmadı. PKK ile olan yakın ilişkisi bilinmektedir. Nitekim bu ilişkiler dolayısıyla bir dönemki partisi Sosyalist Parti, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştır. Perinçek ve dergileri de Kürtçülükten dolayı cezalar almışlardır. Fakat bilinmeyenlerden birisi Apo’nun Perinçek’in örgütünde siyasete başladığıdır. Apo, ilk tutukluluğunu Perinçek’in illegal Şafak dergisinin bir bildirisini dağıttığı için yaşamıştır. Yani Apo ve Perinçek arasında daha sonra PKK terör örgütünün Bekaa’daki kampında gül alıp vermeye kadar ilerleyecek ilişki, aslında daha 1972 yılında başlamıştır. (Bu ilişkiyi ortaya çıkaran rahmetli Uğur Mumcu olmuş ve Perinçek’ler tarafından MİT-CIA ajanlığı ile suçlanmıştır!)
***
Perinçek, Apo ile olan resimlerini ve görüşmelerini bir gazetecilik faaliyeti olarak sunmaya çalışmaktadır ama bu hiç de inandırıcı değildir. Çünkü Perinçek sadece röportaj yapmamıştır. PKK’nın teröristlerinin hepsinin elini sıkmış, onlara konferans vermiş, gülmüş, oynamış, çiçek bile vermiştir. Doğaldır ki bunlar gazetecilik faaliyeti değildir! Apo ile röportaja onca gazeteci gitti, hangisi Apo ile böyle samimi oldu? Kaldı ki, binlerce insanımızı şehit eden biri ile, hangi normal insan, böylesine samimi olabilir!
Perinçek İslam’a saldırarak, Atatürkçülüğü ve solculuğu din düşmanlığı olarak lanse etmiştir
Perinçek’in Türk soluna verdiği üçüncü büyük zararı bu alanda ortaya çıkmıştır. Bir sosyalistin ateist olması anlaşılabilir bir durum olabilir. Ama din düşmanlığı yapmak apayrı bir şeydir. Türkiye’de solcuların, tıpkı dünyadaki diğer solcular gibi, din düşmanlığı gibi bir tavırları hiçbir dönemde olmamıştır. Çünkü solun görevi dinle mücadele etmek değildir. Ama Perinçek bu genel prensibi de yıkmayı başarmıştır. Atatürk’ün dinsiz ve Allahsız olduğunu -sözde Atatürk’ün el yazılarına dayanarak iddia etmiş ve bu iddialarla yetinmemiş, Atatürk düşmanı dinci çevrelerle işbirliği yapmıştır. Perinçek’in yayınladığı “Atatürk dinsizdi” şeklindeki haberler daha sonra bu dinci dergileri süslemiş ve bu dinci çevreler de “görüyor musunuz Atatürk dinsizdi” diye kendi tabanlarına propaganda yapmışlardır.
Bir taraftan Atatürk’le ilgili bu büyük tahrifatı ve tahribatı yaparken diğer taraftan da Hz. Muhammed’e saldırmaya başlamış, üstelik bu saldırıları belden aşağı düzeye kadar düşürmüştür. Elbette bu da muhafazakar çevrelerde büyük infial yaratmıştır. Nitekim Perinçek Şeytan Ayetleri’ni yayınladıktan sonra Sivas Katliamı gerçekleşmiştir. Sözün kısası, Türk Solu’nu dinsiz, imansız gösterme konusunda Perinçek görevini yapmıştır.
Perinçek Ordu ile kurduğu ilişkilerle Ergenekon tertibine zemin hazırlamıştır
Perinçek, Susurluk’tan sonra Ordu ile yakın ilişkiler kurma gayretine düşmüştür. Daha o dönemlerde Aydınlık gazetesinde Veli Küçük’ün nasıl savunulduğu görülecektir. Yine arşivlerde Ergenekon tertibinin mimarı Tuncay Güney’in de Aydınlık’taki görevini göreceksiniz. Ergenekon tertibinin en önemli iki belgesinin Perinçek’in evindeki
aramada bulunduğuna dikkat çekelim. Perinçek, tüm Türk Ordusu’nun başını yakacak tertip belgesini ne hikmetse evinde bulunduruyordu.
Ergenekon’da Perinçek’in rolü bununla sınırlı da olmadı. Silivri Cezaevi’nde Perinçek’e örgütlenme imkanı verildi, serbestçe gazete çıkarttı, yazı yazdı, açıklamalar yaptı. Tutuklanan pek çok askeri burada kendisine bağladı. Hitler’in cezaevi dönemini hatırlatan bir durum… Hitler de sözde tutukluydu ama cezasını cezaevinde, devletin
gözetimi ve denetiminde ve özellikle ordu içindeki bir kesimin desteği ile geçirmişti.
Hitler çıktıktan sonra sadece Almanya’nın değil tüm dünyanın başını yaktı. Elbette Perinçek’in böyle bir imkanı yok. Çünkü kendisi Türkiye’nin en sevilmeyen insanlarından biri. O nedenle de kendi köyünde bile insanlar Perinçek’e oy vermiyorlar.
Perinçek CHP ve MHP içinde hizipçilik, bölücülük yaparak muhalefeti bölme stratejisi uyguluyor
Perinçek’in şu an için en önemli rolü muhalefeti zayıflatmak, bölmek, yıpratmak. Daha cezaevinden çıkmadan önce, kendisine Tayyip Erdoğan tarafından böyle bir rol verildiği ve CHP’yi bölmesi için cezaevinden çıkartılacağı haberleri yapılıyordu. Bu haberlerin üzerinden bir iki ay geçmeden hapisten çıkarıldı ve çıkar çıkmaz da CHP’ye saldırmaya başladı. Ve yine bu dönemde Tayyip Erdoğan’la açık işbirliğine girdi, o kadar ki, “Tayyip Erdoğan diktatör değildir” diye yazı yazmaya kadar vardırdı işi.
Tayyip’in Perinçek’e desteği
Aydınlık hareketi bütün bu süreçte AKP’den büyük destek aldı. Örneğin Aydınlık gazetesinin dağıtımını Sabah grubu yapıyor! Yani Aydınlık, Tayyip’in havuzuna bağlanmıştır. Aydınlık, reklamlar yoluyla da AKP’den büyük destek alıyor. Pek çok yandaş firmanın reklamlarını Aydınlık’ta görmek mümkün. En çarpıcı olan ise 17 Aralık operasyonunda da sanıklar arasında yer alan Ali Ağaoğlu’nun Aydınlık’a verdiği ilanlar. Yine “Anam, babam, çocuklarım Tayyip’e feda olsun” diyecek kadar fanatik Ethem Sancak’ın yeğenine ait bir POS firmasının ilanlarına Aydınlık’ta rastlamak mümkün. Ethem Sancak bilindiği gibi Star gibi yandaş gazetelerin patronu. Ve “eski” bir Aydınlıkçı. 80 öncesinde Aydınlık’ta yazıları çıkmış, Perinçek’in partisinde Diyarbakır İl Başkanlığı ve İstanbul İl Yöneticiliği yapmış birisi. Demek ki, Ethem Sancak-Perinçek ilişkisi tam olarak hiçbir zaman bitmemiş. Tabii bu arada Basın İlan Kurumu’ndan Aydınlık’a her gün verilen sayfalarca ilanı da unutmayalım. Onca yüksek tirajlı gazeteye muhalif diye reklam aktarmayan Basın İlan Kurumu, ne hikmetse Aydınlık ve Akit’i bol bol ilanla besliyor.
***
Son olarak birkaç noktayı daha burada vurgulayalım: Perinçek, Esad’la kurduğu ilişkilerle Türk kamuoyunu yanlış yönlendirmektedir. Esad, Alevidir ve Esad’la ilgili olarak insanlarda hassasiyet yaratmak ve bu hassasiyetleri kaşımak mümkündür. Ülkemizde Alevi- Sünni kutuplaşması planları öteden beri yapılmaktadır. Uyanık olmamız gerekir. Kaldı ki Perinçek’in Esad için kullandığı “Atatürk’ün soyundan geliyor” şeklindeki açıklamaları, her türlü terbiye sınırını aşmaktadır, Atamıza büyük bir hakarettir. Esad, Atatürk’ün tırnağı olamaz! Perinçek’in Deniz Gezmiş üzerinden son yıllarda yaptığı sömürüye karşı da dikkatli olalım. Deniz Gezmiş’ler asılırken Perinçek beslenmiştir ve şimdi Perinçek, Deniz’lerin anısını kullanmaya, ranta çevirmeye çalışmaktadır. Üstelik Perinçek’in partisi
Deniz’ler için idam edilsin diye oy kullanan eski bir Adalet Partisi milletvekili Hasan Korkmazcan’ı da Denizli’den milletvekili adayı göstermiştir!
Perinçek için bu normaldir çünkü o dönemde kendi babası da milletvekiliydi ve oylamaya katılmamıştı. Deniz’ler asılmasın diye bir “hayır” oyu bile vermemişti!
Kitapta neler var
Kitabımız, Perinçek’in ailesi ve memleketi hakkında bilgilerle başlıyor. Perinçek hakkında ileri sürülen Ermenilik iddialarını buraya almak zorunda kaldık. Ama Perinçek bu iddiaları reddediyor. Kendi ifadesini daha doğru kabul etmemiz gerekir. Zaten Ermeni olup olmaması bizim için çok da önemli değil. Sonuç olarak hangi Ermeni, Perinçek’in bu memlekete verdiği zararı verebilmiştir ki? Perinçek’in Ermeniliği ile ilgili iddialara katılmamak için bir nedenimiz daha var. Ermeniler, sevelim veya sevmeyelim, örgütçü, başarılı insanlardır. Ama Perinçek hayatı boyunca hep kötü bir örgütçü olmuştur, hiçbir başarısı da yoktur. Böylesi silik bir kariyer, bizce bir Ermeniye ait olamaz…
***
Kitabımızın sonraki bölümlerinde, onar yıllar halinde Perinçek’in siyasi tavırlarını derledik. Her konuyla ilgili de Perinçek’in gazetesinde yayınlanan küpürleri koyduk. Yani her şey Perinçek’in kendi ürünü. Elbette pek çok konuyu görmezden gelmek zorunda kaldık. Sonuçta Perinçek falso konusunda bir derya… Biz de buradan ancak bir
seçme yapabildik.
***
Kitabımızda Perinçek’in 12 Mart dönemindeki polis ifadesinin bir analizini de koyduk. Bu ifade bizce önemli. Perinçek bugüne kadar bu ifadeyi hiç reddetmedi. Ama bu ifade nedeniyle adı hep ihbarcı olarak anıldı sol içinde. Bu ifadeyi şaşkınlık içinde okuyacaksınız.
***
Kitabımızdaki son bölüm “Perinçek’in Deniz Gezmiş Yalanları” başlığını taşıyor. Perinçek son yıllarda Deniz Gezmiş’le yaşadığı anıları yayınladı. Ama bu anılar sonradan uydurulmuş anılar. Ve bu yazımızda bu anıların, gün gün, yıl yıl nasıl uydurulduğunu görüp küçük dilinizi yutacaksınız.
Kitabımızın Perinçek’le yeni tanışan kesim için özellikle faydalı olacağını düşünüyoruz. Bugüne kadar Perinçek hakkında insanlar genelde suskun kaldı. Çünkü gazetesinde kendisini eleştirenlere hemen saldırmaya başlar. Bugüne kadar kimlere saldırmadı ki Perinçek? Deniz Gezmiş’ten Uğur Mumcu’ya, Che Guevara’dan Lumumba’ya, dört kıtada
insanlara -ama namuslu, yiğit, temiz insanlara- saldırmayı vazife edinmiştir.
Adımız Perinçek’in yanında anılacağına, Perinçek’in saldırdığı Deniz’lerin, Mumcu’ların yanında anılsın.
Bu onur bize yeter…
Kitabı online satın almak için tıklayın: http://goo.gl/mjBVBT

25 Mayıs 2015 Pazartesi

AKP'yi engellemek isteyen CHP'li barajı aşsın diye HDP'ye değil kendi partisine oy vermeli

HDP'liler sadece vicdanlarımızla değil, matematiğimiz ve zekamızla da dalga geçiyor...
"HDP barajı aşamazsa AKP tek başına iktidar olacak" senaryosuyla %10'a ulaşmak için ihtiyaçları olan %3 oyu CHP'den devşirmek istiyorlar...
Ama üstünü örttükleri bir gerçek var. AKP %40'ın altına inmiş durumda. Bu durumda iki seçenek var. Bu iki seçenekten HDP'nin barajı AŞMADIĞI durumda CHP-MHP koalisyonu ihtimal dahilinde...
Hesaplama ortada.
HDP gerçek oyunu alırsa:
AKP %38 269 mv
CHP %31 172 mv
MHP %19 109 mv
HDP %7
Sonuç: CHP-MHP koalisyonu...
"Aman HDP barajı aşsın, AKP tek başına iktidar olamasın" diye %3 CHP'li HDP'ye oy verirse:
AKP %38 235 mv
CHP %28 148 mv
MHP %19 109 mv
HDP %10 58 mv
Sonuç: AKP iktidarı (HDP ile koalisyon ya da Apo'ya af karşılığında AKP azınlık hükümeti)
Bütün CHP'li dostları uyarıyorum. CHP'nin %31'lere ulaşma şansı var. AKP'den çok önemli bir oyun da MHP'ye kaydığı ortada. CHP-MHP toplamı %50'ye ulaşır, HDP de baraj altında kalırsa AKP İKTİDARI SONA ERİYOR!..
(Not: Pek çok seçim simülasyon sitesi var. Birini seçin, siz de bu rakamları bir deneyin...)

Justin McCarthy Ankara’daydı

Justin McCarthy Ankara’daydı

21 Mayıs 2015 Perşembe

HDP Barajı Aşmalı mı Aşmamalı mı?

1. HDP barajı aşamazsa 30-40 mv'ni AKP alacak diye insanlar endişeli. Haklılar da. Ancak unutulan bir şey var: Batıda CHP'den alacağı oylar.

2. Aman HDP barajı aşsın 30-40 mv AKP'ye kaptırmasın diye aslında CHP'nin mv sayısının düşeceği bir senaryo dayatılıyor. Açıklamaya çalışayım...

3. Batı illeri ve büyükşehirleri düşünün. HDP buralarda CHP tabanına göz dikmiş durumda. CHP'den akacak %1 oy bile CHP mv sayısını azaltır.

4. İkincisi CHP'nin 1-2 mv çıkarabildiği Adıyaman gibi şehirlerde birkaç yüz oy azalması bile CHP'nin 1'er mv'ni HDP'ye değil AKP'ye yazıyor.

5. Üçüncüsü CHP'nin küçük farklarla 1 mv az çıkardığı pek çok ilde "Aman HDP barajı aşsın" diye emaneten giden oy yine CHP'yi vuruyor.

6. Sonuç olarak HDP barajı aşarsa AKP belki güneydoğuda mv kaybedecek ama diğer bütün illerde CHP aleyhine çok daha fazlasını kazanacak.

7. Kısacası HDP barajı aşsa da aşamasa da mv sayısını artıran AKP, azaltan CHP olmuş oluyor. "HDP barajı aşsın" rüzgarının asıl hedefi bu...

8. HDP için de her iki sonuç olumlu. Barajı aşarlar zaten AKP'yle koalisyon bile yapabilir. Aşamazsa AB-ABD destekli özerklik isteyecek, baraj yüzünden mv çıkaramıyoruz deyip ayrı parlamento kurma çabasına girişecek.

9. Bütün bu kabus senaryolarından kurtulmanın tek yolu CHP ve MHP'nin oylarını artırması ve AKP'nin tek başına iktidar olamaması.

CHP'liler dikkat

1.CHP'de ve CHP'lilerde çok olumlu ve umutlu bir hava var.
1989 yerel seçimlerinden beri görmediğim kadar. %30-35 diyorlar.
Haydi hayırlısı.

2. CHP'yi eleştirenleri ve küskünleri anlayabiliyorum. Ama AKP'nin bu kadar zayıf düştüğü bir seçimde daha sağduyulu davranılmalı.

3. HDP barajı geçsin destek olunmalı diyenler büyük hata yapıyor. Batıda bu şekilde CHP'den HDP'ye akacak oylar AKP'nin mv sayısını artırır.

4. AKP'yi çökertecek olan CHP ve MHP'nin oylarını artırmasıdır, HDP'nin barajı aşması değil. Zaten HDP, AKP'ye ve Başkanlığa destek olacak.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

HDP’ye oy vermek neden yanlıştır?

HDP'liler teröristbaşı Apo'yla birlikte
1. Muhalif ve Tayyip'e karşı olanların oy vermesi gereken son parti HDP'dir. Öncelikle HDP, PKK'nın yasal görünümlü sözcüsüdür, bölücüdür, terör destekçisidir.
2. HDP oy potansiyeli %7. Barajı aşmak için CHP seçmenine göz dikmiş durumda, %3'ü AKP'li Kürtten değil CHP'li Türk'ten almak istiyor.
3. HDP'nin seçim stratejisi “laik” mesajlar vererek CHP tabanına seslenmek üzerine kurulmuş. Yani %10 alması demek CHP'nin %3 azalması demek.
4. Bu yüzden sanılanın aksine HDP barajı aşınca AKP'nin değil CHP'nin mv sayısı azalmış olacak.CHP batıdaki %1-2 kayıplarla çok mv yitirecek
5. HDP barajı aşamazsa, o zaman AKP doğuda HDP'den, batıda ise CHP'den mv devşirmiş olacak. Aşarsa zaten AKP ile koalisyon yapacak.
6. Dolayısıyla HDP'nin parti olarak katılması AKP ve HDP için “kazan-kazan” stratejisidir. AKP her iki ihtimalde de mv sayısını artırıyor.
7. HDP barajı aşarsa ödünç oylarla hak etmediği bir %10 ve 20-30 fazla mv kazanacak. Aşamazsa AB ve ABD'ye ağlayıp mağdur edebiyatıyla özerklik isteyecek.
8. Bu yüzden herkes durumu ciddiye almalı. En güçlü muhalif partileri destekleyip zayıflamakta olan AKP'ye son tokadı indirmeli.
9.Seçim hileleleri engellenir, %2-3 muhalif HDP tuzağına düşmez, barajı aşamayacak partilere oy kaptırılmazsa AKP iktidarının sonuna gelinir.

19 Mayıs 2015 Salı

Kararları yüzünden hakim/savcı tutuklanıyorsa hukuk kalmamıştır!


AKP hoşuna gitmeyen hakim/savcıyı tutukluyor
Bürokraside kadrolaşma ülkemizde her zaman bir sıkıntı olmuştur. İktidarın yandaşı olmayan bürokratlar terfi ettirilmemiş, hatta yer yer sürülmekten kurtulamamıştır. AKP ile birlikte buna Yargı da eklendi. HSYK’yı da ele geçirmesinin ardından AKP yargı bağımsızlığını tamamen ortadan kaldırdı ve “Yandaş Yargı”yı kurdu. Artık bir hakim/savcı olarak “yandaş” değilseniz terfi etmeniz mümkün değil, hatta sürgünler yemeyi göze almalısınız.
Fakat AKP bu konuda da çığır açtı ve hoşuna gitmeyen karar alan hakim/savcıları tutuklamaya başladı! Verdiği bir karar yüzünden tutuklanan bir hakim!!! Bu cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir uygulama. 12 Mart ve 12 Eylül’de cuntaların istediği “idam” kararını vermeyen hakimlerin görevden alındığını ve sürüldüğünü biliriz, ama o dönemlerde bile hakimlerin tutuklanması gibi bir olayla hiç karşılaşılmamıştı…
Benzer şekilde 2015 dünyasında da “verdiği karar yüzünden bir hakimin tutuklanması” hiçbir ülkede rastlanmayan son derece sıradışı bir uygulamadır. Bir ülkede bir hakim verdiği bir karardan dolayı tutuklanıyorsa, orada bırakın “yargı bağımsızlığı”ndan söz etmeyi, hukuk bile kalmamıştır… Tayyip Türkiye’sinde artık hakimler ve savcılar karar alırken ve imza atarken “tutuklanır mıyım” korkusuyla davranmak ve bir kez daha düşünmek durumda…
17-25 Aralık’ın intikamı: Tutuklanan polisler
31 Nisan 2015… Bu tarihi bir kenara bir not edin. Bu tarih Türkiye’de hukukun sona erdiği tarihtir. 17-25 Aralık Yolsuzluk operasyonlarının intikamı olarak tutuklanan 75 polis hakkında tahliye kararı veren 2 hakimin tutuklandığı gündür 31 Nisan 2015… Yaşananları kısaca bir hatırlatalım. Bilindiği gibi 17 Aralık’ta Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturması kapsamında AKP’ye yönelik operasyonlar yapılmış, ucu Tayyip’e uzanan ve oğlu Bilal Erdoğan’ın da şüpheliler arasında yer aldığı 25 Aralık Operasyonu ise AKP tarafından hukuksuz bir şekilde engellenmişti.
Ancak Tayyip sadece 25 Aralık’ı durdurmakla kalmayacaktı. Yeni bir operasyonu engellemek için 250 bin polisli Emniyet teşkilatının üçte birinin görev yeri değiştirildi. İl emniyet müdürlerinin hepsi, daha düşük rütbedeki polis müdürlerinin ise çoğu görevden alındı. Ancak Tayyip bununla da yetinmeyecek ve 17 Aralık’ın intikamını da
alacaktı. Yüzlerce polis ihraç edildi. 17 Aralık operasyonunun planlayıcısı ve uygulayıcısı İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı başta olmak üzere 75 polis ise tutuklandı.
Tayyip bütün bunları yapmak için Sulh Ceza Hakimlikleri sistemini kurmuş ve bütün tutuklama kararlarını ve bunlara yapılacak itirazları 6 hakimin tekeline devretmişti. Tabii bu 6 hakim “özenle” seçilmişti. Bu 6 hakim, 75 polisi pek çok hukuksuzluk ve usulsüzlükle tutukladı. Bütün itirazları ve tahliye taleplerini ise reddetti. Bu hukuksuzluğa isyan eden polis avukatları “reddi hakim” talebinde bulunmak için bu Sulh Ceza Hakimlerine başvurdular ancak “Biz yetkili değiliz, Asliye Ceza Mahkemelerine başvurun.” yanıtını aldılar. Bunun üzerine, İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi’ne başvurdular ve hakim Metin Özçelik “reddi hakim” talebini kabul ederek tahliyeyle ilgili karar vermesi için dosyayı İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Burada da hakim Mustafa Başer, bir kısmı Temmuz 2014’ten beri tutuklu bulunan 75 polisin tamamı hakkında tahliye kararı verdi. Tabii devreye AKP ve Tayyip girdi. Tahliye kararları uygulatılmadı. Bütün bunlar 25-26 Nisan 2015 gecesi yaşandı.
Mustafa Başer
Bir hafta geçmeden, tahliye kararını veren iki hakim “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” ve “silahlı örgüt üyesi olmak” suçlarından tutuklandı. Elbette bir hakimi tutuklamak yasalarda ve usullerde bu kadar kolay ve hızlı olamıyor. HSYK’da disiplin soruşturması yapılmalı, bu bir. İkincisi, basit bir “çete” soruşturmasında bile haftalar hatta aylar süren araştırmalar yapılırken. iki hakime “silahlı terör örgütü” gibi çok ağır bir suçlamanın birkaç günde ortaya çıkarılması da usullere ve tabii ki vicdanlara uymayan bir durum. Hakimleri tutuklayacak kadar gözünün karartmış bir faşist rejim elbette yasaları ve usulleri takip edecek değil.
Sonuç olarak Mustafa Başer ve Metin Özçelik, “AKP’nin hoşuna gitmeyen” kararlar aldıkları için, bir hafta içinde jet hızıyla tutuklanmış oluyordu. Bu karar bütün hakimlerin ve savcıların üstünde bir “Demokles’in” pardon Tayyip’in kılıcı”dır. Cesur ve namuslu hakim ve savcılarımız da var elbet, ancak artık hakimlerin ve savcıların bir karar alırken ya da imza atarken bir kez daha düşüneceğinden, belki ellerinin titreyeceğinden, şöyle bir kravatını gevşetip terleyeceğinden emin olabilirsiniz… “MİT TIR’ları”nı aratan savcılar da tutuklandı Tayyip’in hakim ve savcılardan intikam operasyonu bununla da sınırlı kalmadı. Hatırlanacağı üzere 17 Aralık Yolsuzluk
Metin Özçelik
Operasyonu’ndan iki hafta sonra, Ocak 2014’te Hatay’da, 19 Ocak’ta ise Adana’da MİT’e ait olduğu ve Suriye’ye silah sevkiyatında bulunduğu iddia edilen TIR’larda arama yapılmıştı. Daha doğrusu yapılmak istenmiş ancak araya MİT’in girmesiyle arama engellenmişti.
İşte bu arama kararlarını veren 4 savcı; dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Başsavcı Vekili Ahmet Karaca, savcılar Aziz Takçı ve Özcan Şişman hakkında 6 Mayıs 2015’te tutuklama kararı verildi. Böylece Tayyip, kendisinin belki de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına neden olacak bir aramanın kararını veren savcılardan da intikamını almış oluyordu…
Dikkatlerden kaçmasın. Adana ülkemizin en büyük illerinden biri. Nüfus olarak 6. sırada. Ve tutuklananlardan birisi Adana’nın Cumhuriyet Başsavcısı. Hukuk üzerindeki “pranga”ların hangi aşamaya geldiğinin bir göstergesi…
17-25 Aralık’ın savcılarına ihraç
“MİT TIR’ları”nı aramak isteyen 4 savcının tutuklanmasının üstünden bir hafta geçmeden bu sefer de 17-25 Aralık operasyonlarının savcıları hedefteydi. 17 Aralık soruşturmalarını yürüten iki savcı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç, 25 Aralık soruşturmasının savcısı Muammer Akkaş ve bütün bu soruşturmalar sırasında “koordinatör başsavcı vekili” olan
Zekeriya Öz hakkında HSYK “meslekten ihraç” kararı aldı. 25 Aralık soruşturmasında şüpheliler hakkında “malvarlıklarına tedbir” kararı veren Süleyman Karaçöl de aynı gün “meslekten ihraç” kararıyla karşılaşmaktan kurtulamadı. İşte yolsuzlukları soruşturmanın, hırsızlıkları ortaya çıkarmanın ve AKP’nin hoşuna gitmeyecek kararlar vermenin bedeli… Tabii, AKP bununla yetinmeyecek. Kısa süre sonra, muhtemelen 7 Haziran seçimlerinden önce, bu 4 savcı ve 1 hakim hakkında tutuklama kararı da bekleniyor. Kim bilir, belki de siz bu satırları okurken çoktan tutuklanmış olurlar.
Hakimler tutuklandıkları duruşmada
Hukuk bitirilirken susan hukukçular, barolar…
Bütün bunlar yaşanırken üzücü olan ise Türkiye’de “muhalif” ve “AKP karşıtı” kimliğiyle de tanınan pek çok hukukçunun sessiz kalması. Bir kısım Baro ve Baro Başkanı da maalesef bu süreci “izleyerek” ya da “çok zayıf eleştiri”lerle geçiştirdi. Halbuki Türkiye’de bütün muhalif kesimlerin hukuk ortadan kaldırılırken ayağa kalkması gerekiyor. AKP faşizminin hukuka saldırısında artık son noktaya gelinmiştir. Hakimler ve savcılar sadece ve sadece aldıkları kararlar yüzünden tutuklanıyorsa bu ülkede hukuktan bahsetmenin de, “hukukçu”yum demenin de, “hukuk” kuruluşlarının başında olmanın da bir anlamı kalmıyor.
Bugün hukukun ortadan kaldırılmasına karşı çıkmayanlar yarın bütün diğer muhaliflerle birlikte Tayyip faşizminin zındanlarına atıldığında “keşke vakti zamanında karşı çıksaydık” diye dizini dövecektir…

(Türk Solu, 17 Mayıs 2015, sayı 485, http://www.turksolu.com.tr/kararlari-yuzunden-hakimsavci-tutuklaniyorsa-hukuk-kalmamistir/