Osmanlı hanedanından Osman Selahaddin Osmanoğlu, 3 çocuğu ve torunlarıyla birlikte Bodrum'da...
İki şey düşündürüyor bu fotoğraf:
Birincisi, ülkeyi Atatürk değil de bu fotoğraftakilerin dedeleri yönetse, şu an Bodrum ya Yunan ya da İtalyan toprağı olacak, bu resim hiç çekilemeyecekti.
İkincisi...
Bugün kendisine "Osmanlı'nın torunlarıyız" diyenlere bakın bir de Osman'ın torunlarına...
Kendini padişah sanan Tayyip ve eşine bakın bir de padişah torunlarına...
Cumhuriyet'in kıymetini anlatan bir fotoğraf.
(Osman Selahaddin Osmanoğlu, V. Murad'ın torununun torunudur)
27 Aralık 2015 Pazar
Bir Fotoğrafın Düşündürdükleri: Osmanoğlu Hanedanı Bodrum'da
PKK'nın yan kuruluşlarından Demokratik Toplum Kongresi bugün özerklik kararı aldı!!!
14 Aralık 2015 Pazartesi
Ve Tayyip Mısır'da "Darbeci" Sisi ile İttifak Kurdu
12 Aralık 2015 Cumartesi
Irak'ta bayrağımızı yakan da yaktıran Tayyip de kahrolsun
Irak'ta Türk bayrağı yakılmış.
Şanlı bayrağımızın yakıldığı görüntüleri paylaşmıyorum, hicap duyuyorum.
Ama söyleyecek iki çift lafım var:
1. Türk bayrağı yakacağınıza Amerikan bayrağı yakın. Ülkeniz ABD işgali altında.
2. Tayyip'i protesto için bayrağımızı yakanlar Irak Başbakanı Amerikan uşağı Maliki yandaşları. İlginçtir, Maliki'yi iktidara getiren Amerikan işgalinin işbirlikçisi hatırlayın 2003'te AKP'ydi... Bir Amerikancı başka bir Amerikancıyı protesto ediyor, kazanan her koşulda Amerikan emperyalizmi oluyor.
3. Türkiye'yi bayrağı yakılan bir ülke haline getiren Tayyip'in başarısız dış politikasıdır. Atatürk döneminde bölgesinde saygın bir ülke olan Türkiye'yi bu noktaya getirenler utansın.
4. Tayyip’i protesto edecekseniz yakacağınız son bayrak Türk bayrağıdır. Zira, Tayyip Türk değil, o bayrağa en çok ihanet eden biri...
2 Aralık 2015 Çarşamba
Rusya'nın açıklamalarından sonraki 2 seçenek: Kürt Devleti (Lahey'li ya da Lahey'siz)
1. Tayyip ABD'ye yalvarıp "Lahey'e göndermeyin ne isterseniz yapayım" diyecek. ABD'nin ilk isteği Kürt Devleti olacak.
Yani aslında iki seçenek yok, tek bir seçenek var: Kürt Devleti kuruluyor.
AKP iktidara geldiğinden beri 13 yıldır söylüyoruz: Tayyip'in tek misyonu Kürt devletinin kurulmasıdır...
İlk aşama ABD'nin Irak işgaliydi, AKP destekledi.
İkinci aşama bitme noktasına gelen PKK'nın canlandırılmasıydı, Çözüm Süreciyle bu da yapıldı.
Üçüncü aşama, Suriye'nin kuzeyinin PKK'ya teslimiydi, alimallan Tayyip bunu da becerdi.
Gelindi dördüncü aşamaya: Kürt Devletinin ilanı. Bu da ancak bölgede büyük bir savaşın ardından olabilir. İşte Tayyip şimdi de bunu kışkırtıyor.
Seçeneklerimiz Rusya şunu dedi, ABD şunu yaptı deyip ikisinden birini seçmek ya da "Devletimi savunuyorum" bahanesiyle utangaç Tayyipçilik yapmak değil... Bu üçü, ABD'si, Rusya'sı ve Tayyip'i, üçü birden tek bir projede anlaşıyorlar: Kürt Devletinin kuruluşu. Aralarındaki mücadele hamisinin kim olacağı...
Birinci Dünya Savaşı sonrasından daha kötü karanlık bir döneme giriyoruz. Ama unutmayın, Mondros rezaleti Mustafa Kemal dehasını da ortaya çıkarmıştı...
Türk milleti büyük bir millettir. Binlerce yıllık tarihinde karanlıktan kurtulmasını her zaman bilmiştir.
"Tamamdır, Kürt devletini kuruyoruz" diye seviniyorlar ama bilmiyorlar ki UYUYAN DEVİ UYANDIRIYORLAR...
30 Kasım 2015 Pazartesi
Yeni Kabine: Başkanlık Sistemi ve Savaş’ın hükümeti
(Türk Solu'nun 506. sayısında yayınlanmıştır.)
28 Kasım 2015 Cumartesi
Tahir Elçi'yi Kim Vurdu?
Anladığım kadarıyla olay şöyle gelişiyor. PKK'lı biri o ara sokağa giriyor. Polisle çatışa çatışa sokaktan geçiyor. O arada Tahir Elçi de vuruluyor.
Tabii yanıt bekleyen soru o PKK'lı o sokağa niye girdi? Tahir Elçi'nin orada olduğunu biliyor muydu? Tesadüf eseri mi o sokağa girdi? PKK'lıların bulunduğu araba polis tarafından mı durduruldu yoksa PKK'lılar bu saldırı için mi arabayı durdurdu?
Yanıt bekleyen çok soru var. Tabii bu tür provokasyonlarda ancak soru sorabilirsiniz, yanıtlar asla bulunamaz...
Peki Tahir Elçi'yi kim vurdu?
PKK'lının silahıyla olabilir.
Kaza kurşunu olabilir.
Fırsat bu fırsat Tahir Elçi'yi aradan kaynatayım diyen bir MİT görevlisi de olabilir.
Bütün bu çatışma Tahir Elçi'ye yönelik bir suikast için kamuflaj da olabilir.
Olasılık çok. Türkiye'nin merkezinde bulunduğu bir dünya savaşına doğru gidilirken, bu cinayetin arkasında olabilecek tonla istihbarat örgütü de var...
Ama önemli olan hangi senaryonun doğru olduğu değil.
Olay bir AKP-PKK ortak provokasyonu. Anlaşılan Saray-Kandil ittifakı şiddeti tırmandırma kararını vermiş.
"Başkanlık sistemi daha otoriter, artan teröre karşı böyle bir rejime ihtiyaç var" diyecekler. Bir yandan da "Terör azdı, analar ağlamasın" deyip Çözüm Sürecini tekrar başlatacaklar.
Kandil ile Saray arasındaki anlaşma şu: Al sana özerkli ver bana Başkanlık...
Benzer bir anlaşma 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra da gerçekleşmiş, Kandil ve Saray karşılıklı olarak şiddeti artırarak 1 Kasım'daki sonuçların alınacağı bir ortam yaratmışlardı.
Anlaşılan Tayyip Başkan olana kadar Kandil-Saray şiddet/terör ittifakı gaz pedalından ayağını çekmeyecek...
27 Kasım 2015 Cuma
Bugün Kara Cuma: ABD'de Tüketim Çılgınlığı
Kara Cuma'da elektronik eşyalar en çok ilgiyi görür. %50 indirim için birbirini ezen insanlar. |
ABD'de (ve İngiltere, Kanada gibi dış temsilciliklerinde) Şükran Günü sonrası ilk cuma Kara Cuma (Black Friday) olarak bilinir. Bu günün özelliği mağazalarda büyük indirimlere gidilmesidir.
Tabii, günümüz tüketim çağı. %50'lere varan indirimler olunca insanlar birbirini ezer...
Mesela ABD'de yaşamış tanıdıklardan dinlediklerimi aktarayım.
Önemli olan mağazaya önce girmektir. Çünkü asıl büyük indirimler sınırlı sayıda üründe bulunur. Mesela normali 500 dolarlık bir TV'yi 100 dolara da alabilirsiniz. Tabii bunun için geceden sıraya girmeniz gerekir. Battaniyenizi alıp sabahlarsınız.
Ancak mağazaya ilk girmek de yeterli değildir. Önceden keşif yapmış olmanız gereklidir. Çünkü o kadar reyon ve raf arasında istediğiniz ürünün nerede olduğunu bilmelisiniz. Bu yüzden insanlar bir gün öncesinden mağazalara gidip hangi üründe en iyi indirim var ve nerede sergileniyor "derslerini çalışırlar".
Tabii, keşif yapmış olmanız da yetmez. Çünkü muhtemelen başkaları da o keşfi yapmıştır. Hızlı olmalısınız. Alışveriş sepeti gibi sizi yavaşlatacak şeylerden uzak durmalı, hedefinize odaklanmalı ve bütün hızınızla koşmalısınız. :)
219'dan 139 Sterline inmiş TV için meydan savaşı... |
Komedi bazen trajediye de dönüşür. O kadar ki 4-5 sene önce bir mağaza çalışanı izdihamda ezilerek hayatını yitirmişti. Geçen sene de bir hamile kadın ezilerek düşük yapmış.
Gözünüzde canlansın diye İngiltere'den birkaç resim paylaşıyorum. Bir kadının uğruna yerlerde sürüdüğü TV'deki indirim ise öyle hım şahım değil: 219'dan 139 sterline düşmüş... Yani 80 sterlin için şu rezaleti yaşamış. Ve emin olun o 80 sterline hiç de muhtaç biri değildir.
Ne diyeyim, Allah akıl fikir versin.
(Görüntülerde battaniyesiyle koşanlara dikkat. Önceki akşamdan beri oradalar belli)
Sadece ABD mi? Elbette değil. Küreselleşme çağında da tüketim çılgınlığı virüs gibi bütün ülkelere yayılmış durumda. Kara Cuma'nın bir benzeri Türkiye'de olsa, emin olun aynı görüntüleri görürüz... Geçenlerde hatırlarsınız, İstanbul'da lüks bir mağazada benzer bir indirim yapılmış, insanlar birbirini ezmişti.
Tüketim çılgınlığı böyle işliyor işte. Bazen ihtiyacımız olduğu için değil, tüketmek için ya da etrafımızdaki herkes zaten tükettiği için tüketiyoruz.
24 Kasım 2015 Salı
Düşürülen Rus Uçağından Türkmenlere Suriye Meselesinde Yanlış Bilinenler
Yaklaşan 3. Dünya Savaşı'nda Türkler Tarafını Seçmeli: Atatürk Tavrı (Ne ABD Ne Rusya)
Ve maalesef çoğu da kendisini Atatürkçü olarak nitelendirecek insanlar. Kimisi bakıyorum "Tayyip karşıtlığı" hassasiyetiyle ABD'ye karşı Rusya'yı sempatik görüyor. Kimisi de Rusya'nın Türkmenlere son saldırısına tepkinin yarattığı bir ruh haliyle Rusya'ya karşı ABD'ye yakın hissediyor kendisini...
Bence bu ikisi de yanlıştır. Atatürk'ün iki dünya savaşında da "tarafsızlık" politikası güttüğünü hatırlatmak durumundayım.
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın Almanya'nın yanında savaşa girmesine karşıydı. Savaş sırasında da Osmanlı Ordusu'nun Alman komutanlar tarafından yönetilmesini hep eleştirdi. (Bütün bu eleştirilerine rağmen Birinci Dünya Savaşı'nın en başarılı komutanıydı) Savaşın hemen ardından ise Damat Ferit ve Vahdettin'in İngiliz yanlısı politikalarına karşı çıktı. Mondros imzalanınca emrindeki birliklerin silahlarını sonraki bir savaş için saklamalarını sağlaması Atatürk'ün stratejik dehasının binlerce örneğinden biridir.
İkinci Dünya Savaşı'nı görmeye Atatürk'ün ömrü yetmedi, ama 30'lu yıllar herkesin yeni bir dünya savaşının yaklaştığının farkında olduğu bir dönemdi. Atatürk de buna uygun önlemler aldı. İngiltere-Fransa kutbuna da Alman-İtalyan faşist ortaklığına da uzak durdu. Sovyetler'le ilişkisinde de her zaman bir mesafe korudu. Balkan Antantı ile Balkanlar'dan gelecek bir Alman ya da İtalyan saldırısına karşı önlemler aldı. Sadabat Paktı ile ise Irak ya da İran'dan gelecek bir İngiliz saldırısını durdurmayı hedefledi.
Bir ABD-Rusya savaşı yaklaşıyor. Birinci Dünya Savaşı'ndaki gibi bu yeni 3. Dünya Savaşı'nda da esas sahne Ortadoğu olacak. İlk savaşta kaybeden İngiliz tarafı da olsa Alman tarafı da olsa kaybeden belliydi: Osmanlı. Bunu durdurmanın tek yöntemi tarafsız kalıp kaynaklarını ve askerlerini anayurdu savunmak için harcamak olmalıydı. Yaklaşan 3. Dünya Savaşı'nda da iki tarafın da hamiliğini üstlendiği iki proje var: Birincisi Kürt Devleti, ikincisi Şii Hilali... Bu iki proje de Ülkemizdeki Kürt meselesiyle Alevi-Sünni çatışmasını körükleyerek Türkiye'yi zayıflatacak hatta bölecek projeler... Bu yüzden kaybedecek belli: Türkiye... ABD de Rusya da bu iki projeye hayır demiyor, aralarındaki mücadele kimin hamiliğinde gerçekleşecekleri...
Bize düşen, ABD-Rusya savaşında bir taraf seçmek değil, Türk tarafını güçlendirmek olmalıdır. Savaş çığırtkanı ve ABD uşağı AKP ile olacak şey değil elbette bu. O yüzden en acil mesele Tayyip'in savaş tamtamlarına karşı direnmektir. Türkiye'nin uzun vadeli çıkarı bunu gerektirir. Türk düşmanı Tayyip'in "başkomutanlığında" girilecek bir savaş sonucu ne olursa olsun bir tek Türk'e zarar verir...
23 Kasım 2015 Pazartesi
Yine, Yeni, Yeniden Türkmen Meselesi: Rusya'nın Algı Operasyonuna Dikkat
22 Kasım 2015 Pazar
Suriye'de yaşananları anlamak için yanıt bekleyen 10 soru
21 Kasım 2015 Cumartesi
Bayır Bucak Türkmenlerini savunmak AKP yandaşlığı mıdır?
Atatürkçülüğünden, Türklüğünden ve samimiyetinden en ufak bir şüphe duymadığım kimi arkadaşların bu konuda net olmadığını görüyorum. Kısaca açıklayayım...
AKP Suriye'deki iç savaş başladığından beri, malum, oradaki Sünni silahlı gruplara yardım etti. Halbuki Türkiye'nin yapması gereken hem Irak hem de Suriye'deki Türkmenlere destek olmaktı. Mezhepçi kafa nedeniyle böyle yapmadılar. Irak'taki Türkmenleri Şii oldukları için tamamen yalnız bıraktılar. Suriye'deki Türkmenler ise Sünni ama onları da Nusra, IŞİD gibi Sünni grupların kucağına attılar. Suriye Türkmenleri de Sünni ve Nusayri Araplar arasındaki savaşta Türklükleri üzerinden 3. bir kutup olamadılar.
Türkiye, Türkmenleri destekleseydi oradaki denklemde Türkmenler ayrı bir güç olabilirdi. Bakın Kürtlere, nüfus olarak Suriye'de Türkmenlerden çok daha zayıf olmalarına rağmen Türkiye sınırına hakim oldular.
O tren kaçtı. Artık Irak'ta da Suriye'de de bir Türkmen gücünden bahsetmek mümkün değil. Maalesef...
Rusya ve Esad güçleri de fırsat bu fırsat IŞİD'i bahane ederek Bayırbucak'taki 200 binden fazla Türkmene etnik temizlik uyguluyor.
Peki AKP'nin şimdiki (sözde) desteği?
Birincisi, AKP her zamanki gibi "milliyetçilik" taslıyor. AKP'nin bugünlerdeki Türkmen yanlısı söylemlerine bakıp inanmayın. Çözüm Sürecinde Apo'yla masaya oturup şimdilerde PKK karşıtlığı yapmalarına inanmadığımız gibi...Madem Türkmenleri çok destekliyorlar 3 yıldır niye yardım etmediler?
İkincisi, yandaş medyanın konuyu bu kadar gündeme getirmesinin temel nedeni MİT TIR'ları meselesidir. IŞİD'e giden yardımı "Bayırbucak Türkmenlerine gönderiyorduk" diye açıklamışlardı hatırlarsanız. Suriye Türkmenleri "bize gelen herhangi bir yardım yok" diye yalanlamıştı bunu. Şimdi ise "Bakın Türkmenlere gönderdiğimiz silahları engellediniz, şimdi katlediliyorlar" diye yalan söylüyorlar. Akılları sıra MİT TIR'larını meşrulaştıracaklar.
Arkadaşlar, oyuna gelmeyin. Türk Türk'tür.
Bayırbucak hemen Hatay'ın güneyinde. Bir Hataylı ne kadar Türk'se Bayırbucak Türkmenleri de o kadar Türk. Bir kısmı şimdilerde Sünni Arap örgütlerini destekliyor diye 200 bin Türkmenin yerinden yurdundan sürülmesine ve katledilmesine sessiz mi kalacağız? Mesela %70 AKP'ye oy veren Rize'de (maazallah) böyle bir katliam olsa "Ama onlar AKP'li" diye sessiz mi kalacaksınız?
Biz Türklerin en önemli sorunu bu. Türklüğümüzden önce hep siyasi kimliklerimizi ön plana koyuyoruz. Ama bakın elin Almanına, Rusuna, Fransızına vs. Kendi milli çıkarları söz konusu oldu mu nasıl sağı solu bir kenara bırakıyorlar...
Mesela Fransa. 1800'den beri Krallık oldu, Cumhuriyet oldu, imparatorluk oldu, Sosyalisti yönetti, sağcısı yönetti ama dış politikası hep aynı kaldı.
Ya da Rusya. Çarlık zamanında da, Bolşevik yönetiminde de, şimdiki Putin döneminde de değişmez dış politikası vardır.
Veya Kürtler... Bakın en sağcısından en solcusuna bütün Kürtler HDP'de birleşmedi mi?
Peki biz Türkler? Eski Osmanlı coğrafyasındaki Türklere niye destek olmayız? Bulgaristan, Yunanistan, Irak, İran ve Suriye... Bu ülkelerde 10 milyondan fazla Türk yaşıyor. Yunanistan nüfusu kadar. Niye bu Türklere dayanan bir dış politika belirlemeyiz de ya Rusya'nın ya da ABD'nin tarafında bu paylaşım savaşında piyon olmayı içimize sindiririz?
Her millet kendi çıkarını ve geleceğini düşünürken biz ne yapıyoruz?
Bize ne Suriye'nin, Irak’ın toprak bütünlüğünden...
25 yıldır sürdürülen bu politika yüzünden Suriye ve Irak'ın kuzeyinde Kürtler devlet kurma noktasına gelirken Türkmenler hep mevzi kaybetti, katledildi, sürüldü.
Şimdi de Rus emperyalizmi gelmiş Suriye'deki Kürt devleti için Akdeniz'e koridor açıyor kimi arkadaşlar hâlâ "Suriye'deki meşru rejim Esad'dır. Türkmenler hain" masalını dillendiriyor. Hatta kimileri çıkmış Türkmenleri PKK'yla bir tutuyor.
Oyuna gelmeyin.
Rusya'nın ve ABD'nin Türkmenleri katledip kaçırarak boşalttığı bölgeye Kürtler yerleşiyor. Kerkük'ten Akdeniz'e kadar... Siz "Türkmenler PKK gibi" derken o bölge PKK'nın oluyor...
AKP bugün var yarın yok. Ama Türkmenler 1000 yıldır yaşadığı o bölgeyi terk ederse mesela 50 yıl sonra Türkiye'nin o bölgede nasıl bir gücü olabilir?
Lütfen...
1800'den beri Osmanlı coğrafyası paylaşılıyor. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkış nedeni de buydu. Sömürgeleştirilen son bölge Osmanlı coğrafyasıydı ve bu bölgede paylaşım savaşı hâlâ sonuçlanmadı. Biz Türklerin yapması gereken bu paylaşım savaşında ABD'nin, Rusya'nın, Fransa'nın, İran'ın, Sünni olsun Şii olsun Arabın, yani taraflardan birinin yanında yer almak değil bu coğrafyayı yüzlerce yıl yönetmiş bir millet olarak kendi çıkarımızı ve soydaşlarımızı savunmak olmalıdır.
Başımızda mezhepçi/Türk düşmanı AKP olduğu sürece böyle bir şeyi Türk Devletinin yapması tabii ki mümkün değil. Ama bu, hemen yanı başımızda Türkmenler katledilirken sessiz kalmamızı gerektirmez. Nasıl ki, AKP bugün PKK karşıtı söylem kullanıyor diye PKK karşıtlığını bırakmıyorsak yandaş medyanın sözde Türkmen savunusu yüzünden de Türkmenleri yalnız bırakmamalıyız.
17 Kasım 2015 Salı
(Sözde) Dersim Katliamı Niye Gündemden Düştü?
1. Atatürk'ün Tunceli/Pertek'te açtığı Halkevi